Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri
- Ana Sayfa SliderRaporlar
- Ekim 10, 2021
- 22 Dakika Okuma Süresi
Türkiye, 17/25 Aralık 2013’te gerçekleştirilen büyük yolsuzluk soruşturmasından bu yana, Erdoğan ve AKP’nin eliyle demokrasiden hızla uzaklaşmaya başladı. 15 Temmuz 2016’da yaşanan şaibeli darbe girişiminin hemen ardından olağanüstü hal ilan edildi. Türk Devleti, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi insan haklarını ilgilendiren temel sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini askıya aldığını bildirdi. Temel insan hakları güvencesiz kaldı. Demokrasiden uzaklaşma süreci totaliterleşmeye evrildi. Erdoğan ve AKP, bürokrasideki tüm muhalif unsurları ya meslekten atarak tasfiye etti ya da korkutarak pasifize etti. Parlamenter demokrasi terk edilerek yerine partili başkanlık sistemi getirildi. Siyasi partilerin devlet yönetimindeki etkisi minimize edildi. Kürt hareketinin içinden çıkmasına rağmen Türklerden de oy almayı başarmış HDP’li siyasetçiler cezaevlerine konuldu. Bütün siyasi partiler ırkçı söylemlere hapsoldu. Muhalif siyaset ülke gündemine etki edemez oldu.
15 Temmuz 2016 sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal uygulaması 2018 yılı Temmuz ayında sonlandırıldı. Buna rağmen OHAL döneminde çıkartılan KHK’lar ile temel hak ve özgürlükleri doğrudan ilgilendiren onlarca düzenleme yapıldı. OHAL sonrasında bu uygulamalar sonlandırılmadığı gibi OHAL döneminde sıradanlaşan hukuksuz uygulamalar sonrasında da tüm hızıyla devam etmektedir.
2014 sonrasında artarak devam eden ve 15 Temmuz 2016 sonrasında yoğun ve sistematik hale gelen hak ihlallerinin hedefinde Gülen Hareketi gönüllüleri ve Kürtler ile tüm muhalif toplum kesimi oturtulmuştur.
Aşağıda Türkiye’de yakın zamanda gerçekleştirilen hak ihlallerine ilişkin özet ve sayısal bilgilere yer verilmiştir.
Ölüm Olayları
- Yaşam hakkı hiçbir şart ve halde sınırlanamayan müdahale edilemeyen en temel haktır.
- Türkiye’de 17/25 Aralık 2013’den bu yana binlerce insan neden öldüğünü bilmeden hayatını kaybetti.
- Erdoğan’ın partisi olan AKP, 7 Haziran 2015’de yapılan seçimlerinde, tek başına iktidar olma şansını kaybetti. O seçimde ilk kez Kürt siyaseti Türkler’lerden de oy alarak %13’ün üzerinde oy alarak mecliste 80 milletvekili ile meclise girdi. Bu seçimin ardından ülke bir anda kan gölüne döndü. Yerine göre PKK veya IŞID’ın suçlandığı şaibeli terör saldırıları yüzünden yüzlerce insan öldü. Bu süreçte Anayasa gereği tarafsız Cumhurbaşkanı olan Erdoğan partisini kurtarmak ve iktidarını sürdürmek için ırkçılığa sarıldı. Seçime müdahale etti. Kürtlere açıkça savaş açtı. Doğu ve Güneydoğu’daki şehirlerin içinde savaş yaşandı. Yüzbinlerce insan şehirlerini terk etti aralarında masum kadın ve çocuklarında olduğu 5.000’den fazla insan çatışmalarda öldü. İnsanların cesetleri askeri araçların ardına bağlanarak yerlerde sürüklendi. 1 Kasım 2015’de yenilenen seçimden sonra Erdoğan ve AKP yeniden tek başına iktidar oldu.
- Erdoğan 17/25 Aralık’ta aldığı siyasi yarayı unutturmak için ülkede gerginliği sürdürdü. Ülkenin bir yerlerinde sonu gelmeyen terör eylemleri ve ölümler yaşanırken Erdoğan muhaliflerini terörist ilan etti. Erdoğan’a yönelik eleştiri hakkını kullananlar, kendilerini eli kanlı katil olarak tanımlayan sözde “tarafsız” bir Cumhurbaşkanı ile karşı karşıya kaldılar.
- Türkiye’de 15 Temmuz 2016’da Erdoğan’ın “Tanrının lütfu” olarak tanımladığı, eski bir genelkurmay başkanının sözüyle “başarısız olacağı baştan belli olan” bir darbe girişimi yaşandı. Ordu kendi içinde kontrolü ele almış iken Erdoğan bir anda tüm ülkeyi sokağa çağırdı. İnsanlarla askerler arasında anlamsız bir şekilde karşı karşıya kaldılar. Aralarında askerlerin de olduğu 250’den fazla insan öldü. Darbe girişimi ile suçlananaların yargılandığı davalarda sivil vatandaşların ve askerlerin keskin nişancılar, halkın içinden sivil giyimli insanlar tarafından öldürüldüğüne dair kamera görüntüleri ortaya çıktı. Ancak bu deliller hiçbir zaman ciddiye alınmadı. Çünkü Erdoğan’ın yargıya biçtiği rol “cezalandırmaktı”, adaleti sağlamak değildi.
- Olağanüstü hal ve devamında sadece Gülen Hareketi ile irtibatlı insanlar arasında (7.4.2021 tarihi itibariyle 649 ölüm vakası) meydana gelmiştir.[1] Bu ölümler arasında işkence, gözaltı ve cezaevinde kasten ilaç ve tıbbi destek sağlamama nedeniyle gerçekleşen kasten öldürme vakaları ile ülkeden kaçmaya zorlama nedeniyle göç yollarında meydana gelen ölümler ile mesleğini yaptırmama nedeniyle inşaat işleri gibi zor ve tehlikeli işlerde çalışma sırasında meydana gelen iş kazaları dolaylı ölümler yer almaktadır.
- Kürtler ve diğer muhalif guruplara yönelik hukuksuz uygulamalar nedeniyle de pek çok ölüm meydana gelmiştir. Örneğin Van’da 2020 yılı Eylül ayında iki köylü önce jandarma karakolunda işkence görmüş, ardından helikopterden atıllmışlardır. Atılanlardan Servet Turgut kaldırıldığı hastanede yaşamını kaybetmiştir..
- Sadece adil yargılanma hakkını talep eden tutuklu avukat Ebru Timtik ve Grup Yorum üyesi sanatçılar Helin Bölek ve Mustafa Koçak maruz kaldıkları adaletsizliği ve seslerini duyurmak için son çare olarak başvurdukları ‘Ölüm Orucu’ sırasında hayatını kaybedenlerden sadece üçüdür.
İşkence Uygulamaları
- Bilindiği üzere işkence en ağır insan hakkı ihlalleri arasında yer almaktadır. Tüm uluslararası metinlerde ısrarla ve kararlılıkla işkencenin önlenmesi ve sorumlularının cezalandırılmasına dair hükümler bulunmaktadır. Türkiye’de Gülen Hareketi gönüllülerine, Kürtlere ve muhaliflere yönelik cezaevlerinde ve polis nezarethanelerinde yaygın ve sistematik bir şekilde işkence yapılmaktadır.
- İşkence iddiaları Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Amnesty İnternational, Ruman Right Watch gibi uluslararası kurum ve kuruluşların belgelerine, raporlarına yansımıştır.
- Almanya, İngiltere, Hollanda, Brezilya 32 Ülkeden, Gülen Hareketi ile ilişkilendirilen toplam 112 kişi hakkında Türkiye iade talebinde bulunmuş yapılan iade taleplerinin tamamı reddedilmiştir. Red kararlarının çoğunda ilginin Türkiye’ye iade edilmesi halinde işkence görebileceği gerekçesine yer verilmiştir.
Kaçırılma ve Kaybedilme Vakaları
- Türkiye’de, bir kısım Gülen Hareketi gönüllüsü ve muhalifler devlet eli, ülke içinde ve yurt dışından kaçırılarak yargı organlarının, uluslararası denetim mekanizmalarının denetim ve gözetiminden uzak tutulup işkenceye maruz bırakılmışlardır.
- Bugüne kadar Türkiye içinde 30 kişi kaçırılmıştır[2]. Aylarca bulunamayan insanlar birden polis merkezlerinde ortaya çıkmıştır. Kaçırılanlardan Yusuf Bilge Tunç 06.08.2019 tarihinden bu yana, Hüseyin Galip Küçüközyiğit ise 29.12.2020 tarihinden bu yana kayıptır.
- 22 ülkeden, Gülen Hareketi ile ilişkilendirilen toplam 94 kişi kaçırılmış ya da hukuka aykırı şekilde Türkiye’ye getirilmiştir. Bu transferlerin tamamı illegaldir. Bu insanların hiçbiri hakkında uluslararası hukuktan kaynaklanan kurallara uyulmamıştır. Kaçırılma iddiaları Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kaçırılmalarla ilgili ulaşan bireysel başvuruların tamamında ihlal kararı verilmiştir. İhlal kararlarında kaçırılma sürecinde yaşanan işkence iddialarına da yer verilmiştir.
Yargının Bağımsızlığını ve Tarafsızlığını Kaybetmesi
- Türkiye’de yargı bağımsızlığını kaybederek, yürütmeye bağlanmıştır.
- Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Venedik Komisyonu, Amerika Dışişleri Bakanlığı, Amnesty İnternational, Human Right Watch gibi uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından yayınlanan raporlarda Türkiye’de yargının bağımsızlığını kaybettiği, yürütmenin güdümüne girdiği yönünde tespitlere yer verilmiştir.
- Erdoğan’ın muhaliflerine veya hedefindeki kişilere yönelik yürütülen yargılamalar tünel bakışlı dava olarak görülmektedir. Yargı, adaleti sağlamak yerine, hedefe konulan insanları cezalandırmak için çalışmaktadır. Yargı tamamen siyasetin emrine girmiş. Kendini bağlayan yasaları, üst ve uluslararıs yargı mercii kararlarını dahi tanımaz olmuştur. Yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi tarafından verilen ihlal kararlarına uymamışlardır. Hatta Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu dahi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını tanımadıkları yönünde kararlar vermişlerdir.
- Türkiye World Justice Project tarafından hazırlanan Rule Of Law 2020 endeksine göre 128 ülke arasında 107 sırada yer almıştır[3]. Türkiye yargısının yakın ve uzak tarihinde ilk kez bu kadar kötü duruma düşmüştür.
Kitlesel Gözaltı ve Tutuklamalar
- Türkiye’de yaşanan en ağır ve yaygın hak ihlallerinden bir diğeri kitlesel tutuklamalardır. Bu kitlesel tutuklamalarda maymuncu olarak kullanılan temel suçlama “Silahlı Terör Örgütü Üyeliği” veya “Silahlı Terör Örgütüne Yardım”dır.
- Deva Partisi milletvekili Mustafa Yeneroğlu Eylül 2020’de yaptığı açıklamada, 15 Temmuz 2016’yı takip eden 3 yıl boyunca 1 milyon 376 bin kişi hakkında “Silahlı Terör Örgütü” suçu kapsamında soruşturma yapıldığını ifade etmiştir[4].
- İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 15.07.2020 tarihli açıklamasında; sadece Gülen Hareketi’ne yönelik yürütülen operasyonlar kapsamında 15.07.2016’dan itibaren 4 yıl içerisinde, 597.783 kişi hakkında soruşturma yapıldığını, 282.790 kişinin gözaltına alındığını ve 94.975 kişinin tutuklandığını belirtmiştir.[5]
- Türkiye’de hala kitlesel gözaltı ve tutuklamalar devam etmektedir.
Kitlesel Meslekten Çıkarmalar
- Türkiye’de bugüne kadar 133.750 kamu görevlisi silahlı terör örgütleri ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu gerekçesiyle ihraç edilmiştir. Bu insanlar arasında Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay üyesi yüksek yargı mensupları, hakimler savcılar, valiler, generaller, emniyet müdürüleri, doktorlar, mühendisler, öğretmenler, polisler ve memurlar gibi tüm kurumlardan kamu görevlileri bulunmaktadır.
- İşken çıkarmalar sadece kamu kurum ve kuruluşlarında yaşanmamıştır. OHAL KHK’sı ile el konulan şirketlerde çalışanlar ve diğer şirketlerde çalışıp Erdoğan ve AKP’nin hedefi olan gruplar içinde olduğu iddia edilen onbinlerce insan işlerinden atılmışlardır.
- Özel şirketler ve kamu kurumlarında yaşanan işten çıkarmalarda insanların yasalardan kaynaklanan haklarını kullanmaları hatta onlara erişmeleri engellenmiştir.
- Kamuda işten çıkarılanlar arasında 2 Anayasa Mahkemesi üyesi, 4340 hakim ve savcı da bulunmaktadır.
İfade Özgürlüğü
- Diğer tüm otoriter yönetimlerde olduğu gibi Türkiye’de de rejim ifade özgürlüğünü erişilemez ve kullanılamaz hale getirmiştir.
- 15 Temmuz 2016 sonrası çıkarılan OHAL KHK’ları ile 53 gazete, 29 yayınevi, 22 radyo, 20 dergi, 19 televizyon ve 6 haber ajansı kapatılmıştır.
- Uluslararası Gazeteciler Federasyonu IJF, 2020 yılına ilişkin hazırladığı raporda dünya genelinde 229 gazetecinin tutuklu olduğunu ortaya koydu. Raporda, Türkiye en çok tutuklu gazetecinin bulunduğu ülke olarak gösterildi[6].
- Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) tarafından yayınlanan 2021 Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye 180 ülke içerisinde 153. sıradadır. Halbuki Tükiye, Erdoğan ve AKP iktidara geldiği yıl olan 2002’de 99. sıradaydı[7].
- 2018 Uluslararası Basın Enstitüsü Raporu’na göre, AKP iktidarının medyayı kontrol etme oranı yüzde 95 seviyesine ulaşmıştır[8].
- Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik hak ihlallerine gerekçe yapılan en önemli konu “Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu”dur. Bu suç kapsamında 2014-2019 arası dönemde 128 bin 872 kişi hakkında soruşturma yürütülmüş, 27 bin 717 kamu davası açılmıştır. Bavalarda 9 bin 556 kişi hakkında çeşitli mahkûmiyet kararları verilmiştir. Soruşturma ve yargılamaya muhatap olanların 903’ü çocuktur. Yargılananlar arasında gazeteciler ve sanatçılar da bulunmaktadır[9]Bu suçlamaların neredeyse tamamı Twitter ve Facebook gibi sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlardır. Bu durumun en son mağduru Türkiye’nin önde gelen insan hakları aktivisti ve HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’dur. Gergerlioğlu bir televizyon programında geçen bir konuşmayı içeren videoyu retweet ettiği için hakkında dava açılmış, mahkumiyet kararı verilmiştir. Bu karar neticesinde milletvekilliği düşürülmüş ve cezaevine konulmuştur. Sözkonusu video hala çevirimiçi olup bu video nedeniyle tek ceza alan kişi Gergerlioğlu’dur.
Mülkiyet Hakkı İhlalleri
- 15 Temmuz 2016 sonrası çıkarılan OHAL KHK’ları ile Gülen Hareketi ile irtibatlı şirket ve kişilere ait pek çok vakıf, dernek ve ticari şirket kapatılmış, mallarına el konulmuştur. Yine haklarında soruşturma açılanların da mahkeme kararıyla otomatik olarak mallarına el konulmuştur. İnsanlar yokluğa ve açlığa terk edilmiştir.
- Kapatılan kurumlar arasında üniversiteler, okullar, öğrenci yurtları, gazeteler, dergiler, televizyonlar, radyolar, internet siteleri, vakıf, dernek ve sendikalar ile ticari işletmelerinde bulunmaktadır.
- Bugüne kadar 3942 kurum kapatılmıştır. 2017 yılı itibariyle el konularak hazineye devredilen malvarlığının değerinin 48,5 milyar TL olduğu ifade edilmiştir[10].
Seyahat Özgürlüğü İhlalleri
- Türkiye’de Erdoğan ve AKP’nin hedefi haline getirilen insanlar sivil ve sosyal ölüme terk edilmiş durumdadırlar. Buna rağmen ülkeyi terk ederek kendilerine dünyanın farklı yerlerinde yeni bir hayat kurmalarına da engel olunmaktadır.
- Hakkında terör örgütü üyeliği ve yardım gerekçesiyle soruşturma yapılanların tamamının varsa pasaportları iptal edilmekte veya yeni pasaport almalarına izin verilmemektedir. Bu uygulama yargı merciilerinin kararı ile gerçekleşmektedir. Buna göre yukarıdaki rakamlar esas alındığında 1 milyon 376 bin kişinin yurt dışına seyahati kısa veya uzun süreliğine yasaklanmıştır.
- Pasaport iptallerinin bir kısmı da doğrudan OHAL KHK’ları ile gerçekleştirilmiş. Hakkında meslekten çıkarılma kararı verilenlerin tamamının pasaportları haklarında herhangi bir soruşturma dahi yapılmadan iptal edilmiştir. Bu iptaller hakkında hiçbir soruşturma bulunmayan pasaport sahibi yakınlarını da etkilemiştir.
Örgütlenme Özgürlüğü İhlalleri
- Demokrasinin en temel unsurlaru olan örgütlü toplum Türkiye’de yok edilmiştir.
- 15 Temmuz 2016’dan bu yana 1410 dernek, 109 vakıf, 19 sendika, 19 STK Federasyonu, 4 STK Konfederasyonu kapatılmıştır[11].
- Türkiye’de insanların sokakta barışçıl bir şekilde yalnız başına dahi protesto gösterisi yapmasına izin verilmemektedir.
Cezaevlerinde Yaşanan Ağır Hak İhlalleri
- Türkiye istatistik kurumu verilerine göre cezevi mevcudu 31 Aralık 2019’da 291.546 aynı tarih itibariyle yatak sayısı 230.210’dur. 61.336 kişiye yatak tahsis edilmemiştir. Bu rakam mevcudun %21’ine denk gelmekte olup her 5 mahpusdan 1’inin yatağı yoktur. Bu insanlar ya yerde yatmakta, ya da diğer mahpuslarla nöbetleşe uyumaktadır.
- Bu durum hukuksuz ve keyfi yöntemlerle tutuklanan insanlara bir yatağın dahi verilmediğini göstermektedir.
- Bu zor şartlara karşı mücadele veren mahpuslar bir de cezaevi idarelerinin OHAL dönemi ve sonrasında elde ettikleri keyfi yetkiler ve uygulamalar nedeniyle ciddi hak mahrumiyetleri yaşamaktadırlar.
[1] https://tr.solidaritywithothers.com/deaths
[2] b886b2_e59e82b397704cb3bf609c872c46c28d.pdf (filesusr.com)
[3] https://worldjusticeproject.org/sites/default/files/documents/WJP-ROLI-2020-Online_0.pdf
[4] https://kronos34.news/tr/yeneroglu-1-milyon-376-bin-kisi-teror-orgutu-uyeligi-suclamasina-maruz-kaldi-yuzde-95i-masum/
[5]https://www.aa.com.tr/tr/15-temmuz-darbe-girisimi/bakan-soylu-feto-ile-mucadele-kapsaminda-99-bin-66-operasyon-yapildi/1910927
[6] https://www.ifj.org/fileadmin/user_upload/IFJ_white_book__part_1.pdf
[7] https://www.evrensel.net/haber/431086/rsf-2021-basin-ozgurlugu-endeksini-acikladi-turkiye-180-ulke-icerisinde-153-sirada
[8] https://t24.com.tr/haber/akp-medyanin-yuzde-95-ini-kontrol-ediyor-7-yilda-468-habere-yayin-yasagi-getirildi,810848
[9] https://gazetemanifesto.com/2021/cumhurbaskanina-hakaret-sucunda-rekor-5-yilda-128-bin-sorusturma-428259/
[10] https://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/fetonun-dudak-ucuklatan-serveti-artik-devletin-kasasinda-1937865/
[11] https://tr.solidaritywithothers.com/closed-institutions