Türk Yargısının Siyasallaşma Süreci Adımları
- Ana Sayfa SliderRaporlar
- Ekim 10, 2021
- 10 Dakika Okuma Süresi
Türk yargı sistemi 2014 yılı başından itibaren yapılan Anayasa ve yasa değişiklikleri ile iktidar tarafından etkiye açık hale getirilmeye ya da kontrol edilmeye çalışılmıştır. Bu değişikliklerin temelinde 17-25 Aralık 2013 tarihinde gündeme gelen İstanbul Başsavcılığı tarafından yürütülen iki soruşturma yatmaktadır. Bu soruşturmalar çerçevesinde iktidar partisinin 4 bakan ve çocukları ile başbakanın oğlu ve yakın arkadaş çevresi hakkında önemli yolsuzluk ve rüşvet suçlamaları yöneltilmiştir.
Tarihsel süreçte yargı çalışanları, işleyişi ve sistemi hakkında çıkartılan Anayasa ve yasa değişikliklerine yer vermek yargıya yapılan müdahalenin resmini çizmeye yetecektir.
21 Aralık 2013 te Adli Kolluk Yönetmeliğinde değişiklik yapıldı. Bu değişiklik ile ceza usul kanununda soruşturmanın gizliliği ilkesi ortadan kaldırıldı. Yürütülen tüm soruşturmalar ile ilgili olarak adli kolluk görevlilerine vali ve kaymakamlara bildirim yapma zorunluluğu getirildi. Bu düzenleme ile iktidar, üyeleri aleyhine yürütülen soruşturmaları önlemeyi hedefledi.
Kolluk amirlerine, savcılığın yaptığı tüm soruşturmaları vali ve kaymakamlara önceden bildirmeleri emri yayınlandı.
27 Şubat 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6524 sayılı Yasa ile HSK ‘da görev yapan Genel Sekreter başta olmak üzere tüm idari kadroların görevine son verilmiştir. İktidarın talep ve istekleri doğrultusunda hâkim ve savcılar hakkında tasarrufta bulunmayan HSK içerisinde Adalet Bakanı’nın dolayısıyla iktidarın etkisi görünür şekilde artırılmaya çalışılmıştır.
Venedik Komisyonu 20 Haziran 2015’teki deklarasyonunda şunu not etmiştir: “15 Şubat 2014’te Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kanunu Adalet Bakanının Yüksek Kurul’daki yetkilerini güçlendiren biçimde değiştirildi. Bu adım 2010 yılında yapılan referandumun ardından gerçekleştirilen reformun pozitif kazanımlarını tersine çevirmiştir.
18 Haziran 2016 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Yasa ile “sulh ceza hâkimliği rejimi” kuruldu. Sulh ceza hâkimlerine temel hak ve özgürlükleri doğrudan ilgilendiren fiilen denetimsiz “olağanüstü” geniş yetkiler verildi. Açıkça iktidar ile uyumlu çalışmaya başlayan HSK tarafından sulh ceza hâkimlerinin seçilmesinde Adalet Bakanı tarafından öneriler gözönüne alındı.
Sulh ceza hâkimlerinin açık yasal düzenlemelere aykırı olarak verdiği ve vermediği kararlar muhalif toplum kesimi tarafından büyük tepkiyle karşılandı. Özellikle iktidarın söylemi ile uyumlu, hedef gösterdiği kişi ve kurumların etkisizleştirilmesine yönelik verdiği kararlar sulh ceza hâkimliği sistemini ülkede daha da tartışmalı hale getirdi. Sulh ceza hakimleri hukuka aykırı ve keyfi şekilde binlerce tutuklama, arama, el koyma, kayyım atama, iletişimin tespiti gibi kararlara imza atmıştır.
Nisan 2014 Yargıda Birlik Platformu (YBP) kuruldu. Daha sonra dernekleşen bu oluşumun görünürdeki amacı Eylül 2014 tarihinde yapılacak HSK üyelik seçimlerine yönelik çalışmalar yapmaktı. YBP başta Adalet Bakanlığı olmak üzere tüm kamu kurumları tarafından desteklendi. YBP’ye üye olmayanlar “hain”, “paralel devletçi”, “terörist” ilan edildi. Cumhurbaşkanı, bakanlar ve ana muhalefet partileri YBP’ye üye olmayı teşvik edici, olmayanları tehdit edici mesajlar verdiler. Kurulmasından kısa bir süre sonra hakim ve savcıların yarıdan fazlası YBP’ye üye oldular. YBP adayları HSK adaylarının çoğunluğunu elde etti. Seçim sürecinde iktidar YBP’nin adaylarının kazanması halinde hakim savcılara maaş zammı, disiplin cezası sicil affı, askerlikten muafiyet gibi vaatlerde bulundu. YBP kendisini destekleyen hakim ve savcılara çeşitli unvanlar vaat etti. Eylül 2014 sonrasında HSK’nın kontrolü tamamen iktidarın kontrolüne girdi.
Ekim 2014 sonrasında kısa zamanda önemli yetkilere sahip mahkemelerin hakimlerinin neredeyse tamamı değiştirildi, tüm Başsavcılar yeniden belirlendi.
15.12.2014 tarihinde YBP adaylarının kontrolündeki HSK tarafından Yargıtay’a 144, Danıştay’a ise 33 üye atandı. Bu üyelerin hepsi YBP üyesiydi ve iktidar ile uyumlu çalışma sözü veren kişilerdi. Yeni üyelerle birlikte Yargıtay ve Danıştay temyiz dairelerinin görev ve yetkileri değiştirildi.
16 Temmuz 2016 tarihi ve sonrasında yaklaşık 4.500 hakim ve savcının görevine savunmaları alınmadan son verildi. Bunlar arasında 5 HSK üyesi, 2 Anayasa Mahkemesi üyesi ve yüzden fazla Yargıtay ve Danıştay üyesi yer almaktadır. İhraç edilen yargı mensupları içinden yaklaşık 3000 hakim ve savcı görevsiz ve yetkisiz Sulh Ceza Hakimleri tarafından tutuklandı.
1 Temmuz 2016 tarihinde 6723 sayılı Yasa ile halihazırda görevde bulunan Yargıtay ve Danıştay üyelerinin tamamının görevlerine son verildi. Görevlerine son verilen üyelerin 100 den fazlası tutuklandı.
25 Temmuz 2016 tarihinde, iktidar ile uyumlu çalışan HSK tarafından 342 Yargıtay ve Danıştay üyesi seçildi. Seçimlerde istihbarat birimleri tarafından düzenlenen raporlar ile iktidar partisinin değerlendirmeleri göz önüne alındı.
15 Temmuz 2016 sonrasında Adalet Bakanlığı tarafından yoğun hâkim ve savcı alımı oldu. OHAL döneminde hâkim/savcı mesleğine giriş sınavının taban puanı düşürüldü. Bu şekilde sınava giren partili hukukçuların daha fazlasının kazanması sağlandı. Yazılı sınav sonrasında yapılan sözlü mülakat aşamasında siyasilerden referanslı binlerce hâkim ve savcı yargı sisteminde istihdam edildi. Bu hâkim ve savcılar hukuka aykırı kararlara imza attılar.
Sayısal veriler yargının nasıl siyasallaştığını ortaya koyması açısından Adalet Bakanlığının 2020 yılı verileri önemlidir. Tüm yargı sisteminde 2016 yılı başında 14.729 yargı mensubu vardı. 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü bahane edilerek yaklaşık 4.500 yargı mensubu ihraç edildi ve geride görevde yaklaşık 10.300 hakim ve savcı kaldı. 2020 yılı sonunda hakim ve savcı sayısı 21.772 olarak açıklandı. 4 yıl içerisinde Erdoğan idaresindeki iktidar sözlü mülakat ile 10.500 civarı hakim ve savcı alımı yapmıştır.
19 Temmuz 2018 tarihinde Yargıtay’a 100, Danıştay’a ise 12 yeni üye atanmıştır. Üyelerin atanmasına ilişkin düzenleme OHAL döneminde çıkartılan KHK’lar ile yapılmıştır. Yargıtay’a ve Danıştay’a yeni üye atanmasının sebebi iktidarın yargıdaki etkisini daha da pekiştirmek istemesidir.
2014 tarihi sonrasında yapılan düzenlemeler ile soruşturmayı etkileme suç olmaktan çıkartıldı. Yargıyı etkileme ve hakimler üzerinde baskı kurmanın cezası ise indirildi.
2014 yılı sonrasında kamuoyunu yakından ilgilendiren soruşturma ve kovuşturmalar ile ilgili iktidarın hoşuna gitmeyen karar veren hakim ve savcıların yetkileri kaldırıldı, görev yerleri değiştirildi veya ihraç edildi.
2017 yılında yapılan Anayasa değişikliği sonrasında hakim ve savcıların mesleğe kabul, atama, yetkilendirme ve disiplin soruşturmalarını yapmakla yetkili Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısı değiştirilmiştir. Kurul’un 13 üyesi vardır. Adalet Bakanı ve Müsteşarı Kurul’un doğal üyesidir. Geriye kalan 11 üyenin 4’ü doğrudan hakim ve savcılar arasından Cumhurbaşkanınca seçilmektedir. 3 üyeyi Yargıtay, 1 üyeyi ise Danıştay belirlemektedir. Geriye kalan 3 üye ise TBMM tarafından seçilmektedir. Danıştay ve Yargıtay üye çoğunluğunun iktidar ile uyumlu çalışan üyelerden oluştuğunu, TBMM üye çoğunluğunun Erdoğan iktidarına ait olduğunu düşündüğümüzde, HSK üyelerinin neredeyse tamamının AKP iktidarı tarafından belirlendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.