AİHM’den yeni bir ‘Yetmez ama evet’ kararı daha
- Ana Sayfa Haberleriİnsan HaklarıMakale ve Haberler
- Ocak 19, 2022
- 9 Dakika Okuma Süresi
Melike Demir
(CBJ Yönetim Kurulu Üyesi/Eş-Başkanı)
AİHM kuruluşundan bugüne kadar vermiş olduğu sayısal anlamda en geniş ihlal kararını bugün yayınladı.
15 Temmuz darbe girişiminin hemen sonrasında göz altına alınan ve tutuklanan yaklaşık 5000 hakim ve savcı arasında bulunan 427 kişi hakkında, Turan ve Diğerleri / Türkiye başvurusunda başvurucuların tutuklanmasının, sözleşmenin 5. Maddesinin ilk paragrafını ihlal ettiğine ve bu nedenle her bir başvurucuya 5000 avro tazminat ödenmesine kararı verdi.
15 Temmuz sonrası açılan soruşturmalar ve yapılan yargılamalarda mağdur olan insanların, gerek ulusal gerek uluslararası kurumlardan adalet beklentisi o derece düştü ki, kararın ihlalle sonuçlanması bile başta bu kararın başvurucuları olan hakim ve savcılar olmak üzere tüm kamu görevlilerinde adaletin geç de olsa yerini bulacağı konusunda bir umut ışığı belirmesine yetti.
Ancak her ne kadar yaşanan sürecin özelliği itibariyle sonucu memnuniyet verici olsa da bu kararın aynı süreçler hakkında verilen diğer kararlar gibi, şiş ve kebabı koruma kaygısı açıkça görülmektedir.
Yapılan başvuruların hemen tamamında yer alan tutuklamaya ilişkin diğer ihlal başlıkları olan ve sözleşmenin 5. Maddesinin 3,4,5 maddelerinde korunan haklara ilişkin başvuruları, mahkeme ayrıca değerlendirmeye değer görmemiş ve tüm şikayetleri salt 1. Paragraf olan, ‘tutuklamanın iç hukuka uygunluğu’ yani hukuka aykırı başlığı altında toplamayı tercih etmiştir.
Diğer alt başlıkların koruduğu haklar kısaca şöyle özetlenebilir:
Tutukluluğun makul aralıklarla yetkili yargı mercileri tarafından incelenmesi hakkı. Bu hakka ilişkin madde hükmüne göre yakalanan veya tutulan herkesin derhal bir yargıç veya yasayla adli görev yapmaya yetkili kılınmış sair bir kamu görevlisinin önüne çıkarılması zorunlu olup, bu kişi makul bir süre içinde yargılanma ya da yargılama süresince serbest bırakılma hakkına sahiptir.
Bir diğeri cezaevinde tutulma işleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi ve eğer tutulma yasaya aykırı ise, serbest bırakılması için bir mahkemeye başvurma hakkıdır. Son olarak, haksız yakalama ve tutuklama sebebi ile tazminat hakkı yer alır.
AİHM iç tüzüğü ve uygulaması başvuruları belli bir başlık altında incelemeye imkan vermektedir. Ancak bunun belli şartları vardır. Bunun için olayların örtüşmesi veya hukuken bir örtüşme gerekir. Örneğin, bir delilin konutta arama sırasında hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi, hem adil yargılama hem de özel hayatın gizliliği maddelerinden başvuru konusu yapılmışsa, AİHM bu başvuruyu bu başlıklardan yalnızca biri altında inceleme yetkisini haizdir.
Ancak yukarıda sayılan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5’inci maddesinde belirtilen, kişi özgürlüğü ve güvenliği başlığı altında korunan diğer hakların her biri, haksız tutuklama başlığı altında toplanamayacak müstakil birer haktır.
Bu noktayı açıklayan 98. paragrafta, Mahkeme bunun sözleşmenin bu karara kadar yaptığı sözleşme yorumlarına açıkça aykırı olduğunun farkında olarak, konuyu Türkiye’den özellikle 15 Temmuz sonrasında yapılan başvuruların yoğunluğu ve bu yoğunlukla başa çıkabilmek için benimsenen “yargı politikası” olarak açıklamayı tercih etmiştir.
Bu yaklaşım AiHM’in bugüne dek oluşturduğu pratiğe ve sözleşmenin ruhuna o denli aykırıdır ki; içeriğini tahmin edebileceğiniz milli yargıcın ayrık görüşünü saymazsak, kararın sonucuna katılan ama gerekçesine katılmayan diğer iki yargıcın temel itirazları da tam da bu noktaya vurgu yapmaktadır.
AiHM’in içeriği güçlü muhalefet şerhleri ile meşhur yargıcı Kuriş neredeyse kararın yarısı kadar olan aykırı görüşünde tespit ettiği hususlar, bu bağlamda tarihe düşülmüş bir not niteliğindedir.
Kuriş ayrık görüşünde özetle şunları belirtir:
Mahkemenin son yıllarda artan iş yükü nedeniyle benimsediği pilot karar usulüne göre şikayetleri bir başlık altında toplamanın, usulen mümkün olduğunu belirtir ama buna iyi bir örnek olarak Ümmühan Kaplan / Türkiye kararını verir.
Bu kararda, Türkiye uzun yargılamalar nedeniyle mağdur olan kişilerin mağduriyetlerini gidermek amacıyla bir komisyon kurmuş, AİHM de bu oluşumu yeterli bularak bir pilot kararla bir çok başvurucunun bu hususa ilişkin şikayetlerini bu komisyonda çözülmek üzere reddetmiştir.
Kısaca, İhlali yapan ülkenin bu noktada sözleşmeye uygun davranmaya yönelik bir irade ve gayreti tespit edilmelidir. Ancak bu kararda böyle bir durum söz konusu değildir.
Kararın açıklandığı gün dahi yüzlerce kişi aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınmıştır. Yargıç Kuriş, diğer başvuru maddeleri hakkında karar vermemenin, Türkiye’nin bu konularda AiHM önüne daha fazla ihlal gelmeden iç hukukta veya uygulamada önlem alma şansını da elinden aldığını ifade etmektedir ki bu çok doğru bir tespittir.
15 Temmuz sonrası yapılan başvurular Yargıç Kuriş tarafından “tsunami” olarak adlandırılmıştır. Ancak yine de özellikle kararın ifade tarzı açısından “diğer ihlalleri incelemeye gerek görmemiştir” ifadesinin diğer ihlallerin esaslı ihlaller olmadığı algısına neden olduğunu bunun doğru olmadığını belirtir.
Özellikle bir cümlesi çok çarpıcıdır. “Bazılarının, çok fazla başvurucunun şikayetlerinin incelenmesinin reddedildiği bu kararı, Mahkeme’yi sular altında bırakabileceğinden, bir üye Devletin Sözleşme’yi kitlesel olarak ihlal ederek sorumluluktan kaçabileceğinin bir işareti olarak okuma riski vardır.
Bu durumda, o Devlete karşı, baş edilemez hale gelecek kadar şikâyette bulunulur ve mahkeme bu başvuruları incelememeye karar verir. Dürüst olmak gerekirse: Bu yaklaşımın mesajı şudur; bir rejim haydut olmaya karar verirse, bunu büyük bir şekilde yapmalıdır. Ve eğer “büyük yaparak” sorumluluktan kaçılabilirseniz, neden denemeyesiniz? (P. 38)”
İşte Turan ve Diğerleri /Kararının temel mesajı bu olmuştur. Mahkeme İş yükü ve temel ideali olan Evrensel İnsan hakları standardının korunması arasında tarih tarafından yargılanacağı bir seçim yapmıştır. Bu yaklaşım hem tüm şikayetlerin ele alınmaması noktasında hem de hükmolunan ve resmi adı adil tatmin “just satisfaciton” olan 5000 avro tazminat için geçerlidir. Bu haliyle sonuç ne “adil” ne de “tatmin edicidir” kararın vaat ettiği ve ümit verici olan şey ise iyi bir başlangıç olmasıdır.