
HAAK ŞABAN UYSAL KARARI
- HAAK
- Mayıs 9, 2022
- 32 Dakika Okuma Süresi
KARARI WORD FORMATINDA İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ:HAAK Şaban Uysal kararı
KARARIN PDF FORMATINDA İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ: HAAK Şaban Uysal kararı
CROSSBORDERJURISTS (SINIR AŞAN HUKUKÇULAR) DERNEĞİ
HUKUKSUZLUKLARI ARAŞTIRMA VE ANALİZ KURULU (HAAK)
ŞABAN UYSAL KARARI
(Başvuru Numarası: 2022/19)
Karar Tarihi: 10/05/2022
HAAK’ın YAPISI, İNCELEME KAPSAMI VE HAAK KARARLARI
HAAK’ın Yapısı
- CrossborderJurists (Sınır Aşan Hukukçular) Derneği, hukukçular tarafından kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur.
- Derneğin amacı Dernek Tüzüğünün 2.maddesi 1. bendinde ifade edildiği gibi “insan hakları ihlallerini önlemeyi teşvik etmek; tüm ülkelerde ve toplumlarda evrensel olarak tanınan temel hakların geliştirilmesine ve desteklenmesine yardımcı olmak; hukuk sistemlerine ilişkin uluslararası anlayışın ve karşılıklı bilginin geliştirilmesi, yasal faaliyet alanlarındaki hukuk uygulamalarının yanı sıra bilim ve araştırma, eğitim ve öğretimin teşvik edilmesi ve dünya çapında hukukçular arasındaki ilişkilerin sürdürülmesi” şeklindedir.
Aynı maddenin ikinci bendinde ise bu amaçların gerçekleştirilebilmesi için “üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin talebi üzerine bilimsel rapor ve analizler ile hukuki görüşlerin sunulması” ilkesi benimsenmiştir.
- Dernek Tüzüğünün 10. Bölüm 5. Maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak dernek bünyesinde Hukuksuzlukları Araştırma ve Analiz Kurulu (HAAK) kurulmuştur.
HAAK Değerlendirme Raporları
- HAAK incelemesi yazılı usule tabidir. HAAK incelemesinin amacı, hukuka aykırı işlem ve yargı kararlarının sorumlularını tespit etmekle birlikte bu incelemenin süratli bir şekilde yapılabilmesini sağlamaktır. Dernek Tüzüğüne göre, HAAK değerlendirme raporları yargısal veya icrai bir etkiye sahip olmayıp, konunun süratle ve uzmanlarca incelenmesini müteakip hazırlanan bir mütalaa hüviyetindedirler. Hukuksal inceleme başvurucunun Başvuru Formu ve Kişisel Veri Rıza Formunu doldurduktan sonra başlar. HAAK Değerlendirme Raporları, başvurucunun isminin gizli veya açık olması yolundaki talebi de göz önüne alınmak suretiyle dernek web sitesinde yayınlanır ve çeşitli vasıtalarla
DERDEST BAŞVURUNUN KONUSU
- Başvuru;
“Başvurucu hakkındaki kamu görevinden ihraç edilme işleminden sonra bu işleme karşı Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonuna (OHAL Komisyonu) posta yoluyla idari itiraz başvurusu yapmak isteyen başvurucunun bu müracaatının kabul edilmemesi neticesinde bu işlemin iptali istemiyle açtığı davanın reddi ve bu mahkeme kararının da kesinleşmesi üzerine, söz konusu idari işlem ile yargısal kararların ulusal ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı olduğu, gerek işlemin tesisi ve gerekse işlemin yargılanması sürecinde görev alan şahıslar tarafından haklarının ihlal edildiğinden bahisle söz konusu şahısların olaydaki hukuksal sorumluluklarının belirlenmesine dair hukuki görüş bildirilmesi”
talebine ilişkindir.
BAŞVURU SÜRECİ
- Başvuru formu ve ekleri ile kişisel verilere ilişkin rıza beyanının alınması üzerine başvuru dosyası, belgelerin incelenmesi ve eksik hususların giderilmesi amacıyla Derneğimiz üye ve gönüllüleri arasından seçilen bir uzman raportöre iletilmiştir.
- Başvuru dosyası, raportör tarafından yapılan inceleme neticesinde hazırlanan raporla birlikte Kurul’a sunulmuştur.
İNCELEME PLANI
- HAAK tarafından dosya üzerinde ön görüşme gerçekleştirilerek İnceleme Planı hususunda karar verilmiştir. Buna göre sırasıyla;
- Eldeki belgelerin kanaat oluşturmaya yeterli olup olmadığının incelenmesi, yeterli olduğuna kanaat getirildiği takdirde sonraki aşamaya geçilmesi,
- İdari işlem ve yargı kararlarında hukuksal isabet bulunup bulunmadığının incelenmesi, hukuksal isabet bulunmadığı tespit edildiği takdirde sonraki aşamaya geçilmesi,
- Hukuka aykırı kararda imzası bulunanların idari, tazmini ve cezai sorumluluklarının bulunup bulunmadığının incelenmesi
Hususlarında görüş birliğine varılmıştır.
OLAYLAR VE OLGULAR
- Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
- 15 Temmuz 2016 tarihi akşam saatlerinde Türkiye’de bir askeri darbe teşebbüsü vuku bulmuştur.
- Anılan tarih itibarıyla başvurucu kamuda “sağlık memuru (toplum sağlığı teknisyeni) olarak görev yapmaktadır.
- 21 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye genelinde Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmiş ve Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) yayımlanmaya başlanmıştır.
- 23 Temmuz 2016 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından 667 sayılı KHK yayımlanmış ve aynı tarihte Türkiye Cumhuriyeti tarafından Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, Türkiye’de 21/07/2016 tarihinde olağanüstü hâlin yürürlüğe girmesiyle birlikte başlayan süreçte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nden doğan yükümlülükler bağlamında daha az güvence sağlanabileceği belirtilerek derogasyon bildiriminde bulunulmuştur.
- 01 Eylül 2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) Eki Listelerde ismi yer alan kamu görevlileri “Fetö Terör Örgütü ile aidiyet, iltisak ve irtibatları olduğu” gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmış olup bu listelerde başvurucunun ismine de yer verilmiştir.
- Bilahare 23 Ocak 2017 tarihinde çıkarılan 685 sayılı KHK ile Olağanüstü̈ Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmuştur. Bu Komisyon, KHK ile kamu görevi sonlandırılanların başvurularına bakmakla görevlendirilmiş, 685 sayılı KHK daha sonra 7075 sayılı Kanun’a dönüştürülmüştür. 7075 sayılı Kanun’un Maddesinde de söz konusu yetki yinelenmiştir.
- OHAL Komisyonunun kurulmasından sonra başvurucu, hakkındaki meslekten çıkarma işleminin kaldırılarak mesleğine iade edilmesi talebiyle kurumuna müracaatta bulunmuştur.
- Kurumu tarafından başvurusu geriye iade edilerek “Valilik bünyesindeki OHAL Bürosuna başvurması gerektiği” bildirilmiştir.
- Bunun üzerine başvurucu tarafından iadeli taahhütlü posta marifetiyle Çorum Valiliği OHAL Bürosuna başvuru yapılmıştır.
- Burası tarafından tesis olunan 12.09.2017 tarih ve E.14226 sayılı işlem ile de OHAL Komisyonunun Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Tebliğ hükümleri gerekçe gösterilerek, başvurunun posta yoluyla yapılmasına imkân bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun kabul edilmemesi yolunda işlem tesis edilmiştir.
- Çorum Valiliği işlemi ile başvurucunun talebinin reddedilmesi üzerine başvurucu tarafından Çorum İdare Mahkemesinde iptal davası açılmıştır.
- Çorum İdare Mahkemesi tarafından, “başvurunun posta yoluyla veya elektronik araçlarla yapılabileceğine dair anılan tebliğde herhangi bir hükme yer verilmemesi karşısında, başvurusunu tebliğde belirtildiği şekilde şahsen, kanuni temsilci veya vekili aracılığı yapmayan ve iadeli taahhütlü posta yoluyla yaptığı anlaşılan davacının başvurularının reddine ilişkin tesis edilen dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı” gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
- Bunun üzerine davacı tarafından Samsun Bölge İdare Mahkemesine istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
- Samsun Bölge İdare Mahkemesi tarafından da “İstinaf dilekçesinde öne sürülen iddialar, istinaf başvurusuna konu Çorum İdare Mahkemesi’nin kararının dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararın kaldırılmasına neden olacak mahiyette görülmediğinden istinaf başvurusunun reddine” denilmek suretiyle davacının istinaf başvurusunun da kesin olarak reddedilmesi üzerine davacı tarafından HAAK’a müracaat edilmiştir.
OHAL KOMİSYONU’NUN NİTELİĞİ VE ETKİLİ BİR İÇ HUKUK YOLU OLUP OLMADIĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ
- Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi yargısal makamların bireysel başvuruları incelemelerinde ön koşul, ilgililerin iç hukuk yollarını tüketmeleri zorunluluğudur.
- Bir başka ifade ile AYM ve AİHM ikincil yargılama yetkisine sahip olmaları nedeniyle iç hukuk yolları tüketilmeyen başvuruları incelememektedirler. Ancak bu kuralın uygulanmasında “iç hukuk yollarının tüketilmesinin etkisiz olması” gibi istisnalar da mevcuttur. Yani iç hukuk yollarının tüketilmesi etkisiz ise, bu yollar tüketilmeden de direkt olarak bireysel başvuruda
- AİHM tarafından 06.2017 tarihinde verilen Köksal/Türkiye kararı ile, yeni kurulan OHAL Komisyonu bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmiştir. Ancak bu kararda AİHM’nin bahse konu kararında özellikle bir hususu vurguladığı görülmektedir. Buna göre, bu yolun “etkin ve erişilebilir bir iç hukuk yolu olarak OHAL Komisyonuna başvurma ile ilgili olarak yapılan değerlendirme, bu iç hukuk yolunun “etkin ve etkili” bir yol olup olmadığı konusunda “ileride” yeni bir değerlendirme yapmasına engel oluşturmayacaktır. Bu kapsamda ispat yükü davalı Hükümet’in üzerinde olacaktır.[1]
- Bu çerçevede, kural olarak idari bir mekanizma niteliğindeki bu Komisyonun ihlal iddialarının esasına ilişkin bir yargılama yapacağı öngörülmüş olduğundan ismi “mahkeme ya da yargı organı” olmasa da, AİHS’nin adil yargılamayı garanti altına alan 6. maddesinde öngörülen usuli garantileri sağlamakla yükümlü olduğu varsayılacaktır. Bu bağlamda, Komisyonun yaptığı değerlendirmenin, yargı denetimine açık olması hususu da göz önünde bulundurulduğunda, tesis edilen idari işlemin usuli açıdan AİHS’in 6. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği açıktır. Bu çerçevede esasa ilişkin olarak ise, Komisyonun adil yargılama garantilerini haiz olması, tarafsızlık ve bağımsızlık ve tüm diğer usuli garantilerin sağlanması, örneğin kararların gerekçeli olması, özellikle yargısal denetim sırasında savunma hakkının sağlanması, ihraca neden olan belgeleri inceleme imkanını da içine alan silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama garantilerinin sağlanması, ihlal iddiaları ile ilgili esasa ilişkin bireyselleştirilmiş değerlendirme yapılması ve özellikle özel hayat ve aile hayatını, mülkiyet hakkını etkileyen tedbirlerden doğan zararların da tazmin edilmesi imkanının verilmesini de kapsayan geniş bir yelpazede Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu’nun görüşüne ilişkin raporunda da yer alan tespitler dikkate alınmalıdır. Zira AİHM tarafından Köksal – Türkiye kararında da açıkça atıf yapılmış olmakla, Türkiye’nin üye olduğu diğer uluslararası kuruluşların raporları gibi Venedik Komisyonu raporunun da, her ne kadar yargısal bağlayıcılığı bulunmasa da, ileride AİHM önüne gelebilecek konuyla ilgili olası bireysel başvurularda, konuya ilişkin tespitleri bakımından değerlendirmeye alınabileceğini söylemek çarpıcı ancak ileride olası ihlal kararlarının önüne geçilebilmesi adına dikkate alınması gereken önemli bir tespit olacaktır[2].
- OHAL Komisyonunun 7 üyesinden üçünün Cumhurbaşkanı, birinin Adalet Bakanı, birinin İçişleri Bakanı ve ikisinin de Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından seçilmiş olması nedeniyle Komisyonun, KHK ile ihraçları gerçekleştiren siyasi iktidar tarafından atanan şahıslarca seçilen bir Komisyon olduğu görülmekte olup siyasi etki altında olduğu ve sadece oluşum şekli göz önüne alındığında dahi tarafsız ve bağımsız olamayacağı açıktır.
- İdari davalar ile ceza davalarında savunma haklarının güvence altına alınması demokratik bir toplumun temel ilkelerinden biridir ve AİHS 6. maddesinin bu güvenceyi sadece teoride ve kağıt üstünde değil, uygulamada ve etkin olarak kullanacak şekilde yorumlanması gerekir. AİHM’in çok kez vurguladığı üzere, kamu yararı ne kadar güçlü olursa olsun, adil yargılanma hakkından feragat Bu nedenle 6. maddede düzenlenen adil yargılama güvenceleri her halükarda uygulanır. AİHM, bu nedenle bazı davalarda, 6. maddenin spesifik bir ihlalini saptamadan usulün bütün halinde adillik ilkesine (principle of fairness) aykırı olduğunu tespit etmiştir.
Silahların eşitliği ilkesi, taraflara karşı taraf karşısında ciddi bir dezavantaja uğramaksızın davasını ileri sürme konusunda makul bir imkânın verilmesini gerektirir. AİHM, usul kurallarının birincil amacının kişiyi otoritenin kötüye kullanılmasına karşı korumak olduğunu belirtmektedir. Bunun yanında, yargılama hem idari, hem hukuk ve hem de ceza davalarında çekişmeli olarak yürütülmeli ve taraflara karşı tarafın sunduğu delil ve argümanlara cevap verme imkânı sunulmalıdır.
Ancak OHAL Komisyonu, yargısal yöntem kullanacak tüm yapılar için gerekli olan bu yukarıda yazılı bu güvencelerin hiçbirini sunmamaktadır.[3]
- Komisyonun HAAK’a sunulan çeşitli başvurulardaki kararları incelendiğinde kararlarda bireysel ifadelerden ziyade basmakalıp, kopyala-yapıştır (copy-paste) ifadelerin kullanıldığı, kararlarda doyurucu gerekçenin olmadığı, kararlarda yeterince bireyselleştirilmiş değerlendirme bulunmadığı da görülmektedir.
- Öte yandan, OHAL Komisyonunun karar grafiği incelendiğinde buradaki başarı şansının yüzde 10 civarında olması, Komisyonla ilgili olarak gerek Türk kamuoyunda, gerek hukuk çevrelerinde ve gerekse uluslararası mercilerce verilen kararlarda[4] ciddi eleştirilerin not edilmesi durumu da dikkate değerdir.
- Yukarıda Komisyonun yapısı ve çalışma şekline ilişkin olarak yapılan değerlendirmeler bir bütün halinde dikkate alındığında, başvurucunun başvurusu ile ilgili olarak OHAL Komisyonunun etkili bir iç hukuk yolu olmadığı sonucuna ulaşılmış olduğundan bu sebeple başvurucunun AYM gibi yargısal kurumlar veya HAAK gibi danışma kurumlarına başvurabilmesinde bir hukuki engel bulunmadığı da değerlendirilmiştir.
ELDEKİ BELGELERİN GÖRÜŞ BELİRTMEYE YETERLİ OLUP OLMADIĞI HUSUSUNDA İNCELEME
- Kurulumuzun ön toplantıda, başvuru formu ve ekleri, idare mahkemesi ve bölge idare mahkemesi kararı, 672 sayılı KHK, başvurucu tarafından sunulan meslek hayatına, sicil ve disiplin durumuna ilişkin beyan ve belgeler ile dosyadaki sair belgelerin incelenmesinden, dosya muhteviyatının, Kurulumuz tarafından başvuru hakkında görüş belirtmeye yeterli olduğuna karar verilerek başvuru incelenip işin esasına geçilmiştir.
İDARİ İŞLEM İLE YARGI KARARLARININ HUKUKA UYGUNLUĞUNUN İNCELENMESİ
İdari İşlemin Özeti
- İdari işlem tetkik edildiğinde, başvurucunun posta yoluyla müracaatta bulunamayacağından bahisle başvurunun reddedildiği görülmektedir.
- İdari işlemde, başvurunun geri çevrilmesine dayanak olarak, “OHAL Komisyonunun Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Tebliğ’de başvuruların şahsen, vekil vasıtasıyla veya kanuni temsilci tarafından yapılacağının belirtildiği, posta yoluyla başvurunun Tebliğde yer almadığı” gerekçesi gösterilmiştir.
Yargı Kararlarının Özeti
- Çorum İdare Mahkemesi idari işlemdeki gerekçenin aynını yazmak suretiyle davayı reddetmiştir. Samsun Bölge İdare Mahkemesi ise, idare mahkemesi kararının isabetli olduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunu reddetmiştir.
İlgili Hukuk Kuralları
Anayasa
- Anayasanın maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu vurgulanmış ve bu husus Cumhuriyetin Nitelikleri arasında sayılmıştır.
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)
- AİHS 6/1. maddesi: “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına “
- AİHS 6/2. Maddesi: “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.”
- AİHS 6/3. maddesi: “Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir: a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek; b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak; c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek; d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını
- AİHS’in 15. maddesi: “Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler
Yukarıdaki hüküm, meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlere cevaz vermez.
Aykırı tedbirler alma hakkını kullanan her Yüksek Sözleşmeci Taraf, alınan tedbirler ve bunları gerektiren nedenler hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne tam bilgi verir. Bu Yüksek Sözleşmeci Taraf, sözü geçen tedbirlerin yürürlükten kalktığı ve Sözleşme hükümlerinin tekrar tamamen geçerli olduğu tarihi de Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirir.”
Kanun
- 672 sayılı KHK’nın 2. maddesi: “(1) Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan; Ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden çıkarılmıştır.”
- 685 sayılı KHK ile OHAL Komisyonu kurulmuş, kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan KHK ile çıkarma ya da ilişiğin kesilmesine karşı yapılacak idari başvuruları incelemek bu Komisyonun yetkisine verilmiştir.
- 685 sayılı KHK’nın 13. maddesinde, OHAL Komisyonuna yapılacak başvurulara ve Komisyonun çalışmasına ilişkin usul ve esasların Başbakanlıkça belirleneceği belirtilmiştir.
Tebliğ
- 685 sayılı KHK nın 13. Maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Başbakanlık tarafından çıkarılan 12.07.2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan OHAL Komisyonunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’in 4. Maddesinde komisyona başvuruların valiliklere veya ilgilinin en son görev yaptığı kuruma şahsen, kanuni temsilci tarafından veya vekil aracılığıyla yapılabileceği belirtilmiştir.
- Aynı Tebliğin 8/4 maddesinde “Başvuru formlarının eksiksiz olarak doldurulup doldurulmadığı ve gerekli belgelerin eklenip eklenmediği başvuruyu alan valilik veya kurum tarafından kontrol edilir. Başvuru formu ile başvuruda sunulan belgelerde eksiklik tespit edilmesi halinde, ilgili valilik veya kurum eksikliğin giderilmesi için başvurucuya on beş günlük kesin süre verir. Eksiklik giderildikten sonra belgeler Komisyona gönderilir.” kuralı getirilmiştir.
Hukuksal İlkeler
- Statü Hukuku İlkesi
- Masumiyet Karinesi
- Adil Yargılama İlkesi
- Silahların Eşitliği İlkesi
- Suç ve cezaların geriye yürütülmeme ilkesi
İdari İşlem ile Yargı Kararlarının Hukuksal İnceleme ve Analizi
Yukarıda yer verilen 685 sayılı KHK’da, valiliklere yapılacak başvuruların posta marifetiyle yapılamayacağına ilişkin herhangi bir hükmün yer almamasına rağmen bu hükmün Tebliğ ile getirildiği görülmektedir.
685 sayılı KHK nın 13. maddesi ile her ne kadar başvurular ve Komisyonun çalışmasına ilişkin usul ve esaslar hususunda Tebliğ çıkarılmasına izin verilmiş ise de, başvuru hakkının tamamen kaybolmasına yol açabilecek esaslı hükümlerin Tebliğ ile belirlenemeyeceği açıktır.
Zira söz konusu esaslı hükümler, Anayasanın 36 ve AİHS’in 6. Maddesinde tarifini bulan adil yargılanma hakkının ve kişilerin hak arama hürriyetinin altlığını oluşturmaktadırlar.
Anılan sebeple 685 sayılı KHK’da posta ile yapılacak başvuruların kabul edilemeyeceğine yönelik bir düzenleme bulunmamasına karşın, söz konusu düzenlemenin Tebliğ ile getirilmesi ve buna yönelik de idarece işlem tesis edilmesi hukuka aykırıdır.
Öte yandan, Tebliğin 8/4 maddesinde, valiliklerce veya kurumlarca başvuruda eksiklik tespit edildiği takdirde, söz konusu eksikliği gidermesi için başvurucuya 15 günlük kesin süre verileceğinin belirtildiği halde, idarece böyle bir süre verilmesi yoluna gidilmeyerek doğrudan ret işlemi tesis edilmesi de hukuka aykırı düşmüştür.
Çorum İdare Mahkemesinin 31.05.2018 tarih ve E:2017/1109, K:2018/549 sayılı kararında, Tebliğin 8/son fıkrasına yer verilmesine rağmen, 8/4. fıkrasındaki 15 günlük kesin süre verilmesi gerektiğine ilişkin kurala yer verilmemesinin ise sehiv veya unutma ile açıklanamayacak iradi bir eylem olduğu sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, Çorum İdare Mahkemesi tarafından, 685 sayılı KHK da posta yoluyla başvuru yapılmayacağına ilişkin bir hüküm bulunmamasına rağmen 685 sayılı KHK ya ve AY. 36 ve AİHS 6. maddelerine göre değil de, idare tarafından çıkarılan Tebliğe göre hüküm kurulmasında da yasal ve hukuki isabet bulunmamaktadır.
Söz konusu davayı istinafen inceleyen Samsun Bölge İdare Mahkemesi kararına gelince;
Yukarıda yer verilen “hak arama hürriyetini engelleyen böyle bir kuralın tebliğ ile getirilemeyeceği” ve “idarenin ret işlemi tesis etmeden önce başvurucuya 15 günlük kesin süre vermesi gerektiği” yolundaki gerekçeler Samsun Bölge İdare Mahkemesi kararı hususunda da geçerlidir.
Söz konusu 2 nokta da istinaf kararını hukuka aykırı kılmaya yeter hususlardır.
Öte yandan, istinaf kararının hukuka aykırılığı hususunda bir üçüncü nokta daha mevcuttur:
Mahkeme kararlarının GEREKÇELİ olması anayasal bir zorunluluktur. Bu durum Anayasa’nın 141. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 24. maddesinde de, kararlarda bulunması gereken hususlar arasında kararın dayanağı hukuki deliller ve gerekçe hususu ayrıca düzenlenmiş bulunmaktadır.
Yasal ve anayasal bu düzenlemeler mahkemelere gerekçeli karar yazma noktasında bir yükümlülük yüklemektedir.
Bunun dışında Anayasa’ya 2001 yılında yapılan değişiklikle giren adil yargılanma hakkıyla birlikte gerekçeli karar alma hakkı, birey açısından da güvence altına alınmış bir hak konumuna gelmiş bulunmaktadır.
Mahkeme kararlarının GEREKÇELİ olması AİHS 6. maddesinde tarifini bulan Adil Yargılanma Hakkı’nın en önemli unsurlarından birisidir.
Kesin karar vermek suretiyle uyuşmazlığı hukuken ortadan kaldıran Samsun Bölge İdare Mahkemesinin 31.10.2019 tarih ve E:2019/546, K:2019/313 kararına bakıldığında, kararın “istinaf dilekçesinde öne sürülen iddialar, Çorum İdare Mahkemesi kararının dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararın kaldırılmasına neden olacak mahiyette görülmediğinden istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar verildi” ibaresinden ibaret olduğu, kararda hiçbir gerekçe yer almadığı görülmektedir.
Bu durumda, gerekçesiz karar ile davacının gerekçeli karar hakkını ihlal eden istinaf kararında bu yönden de hukuki isabet bulunmamaktadır.
İncelenen İdari İşlem ile Yargı Kararlarının Genel Değerlendirmesi ve Sonuç
- Yukarıda açıklanan nedenler muvacehesinde Kurulumuz tarafından yapılan değerlendirmede, başvurucu hakkında tesis olunan idari işlem ile bu işleme karşı yapılan yargısal başvuruların reddine yönelik yargı kararlarında Türk Anayasası, AİHS, ulusal diğer mevzuat ile hukukun temel ilkelerine pek çok açıdan ağır aykırılıkların bulunduğu, söz konusu durumun devamının, başvurucunun en temel haklarının ihlalinin devamı anlamına geleceği, böyle bir durumun Anayasanın maddesine göre Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde kabulünün mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
HUKUKA AYKIRILIĞI TESPİT EDİLMİŞ OLAN İDARİ İŞLEM VE MAHKEME KARARLARINDA DAHLİ BULUNANLARIN İDARİ, TAZMİNİ VE CEZAİ SORUMLULUKLARININ BULUNUP BULUNMADIĞININ İNCELENMESİ
- İncelenen idari işlem ile mahkeme kararlarında ağır hukuka aykırılıkların mevcut olduğu tespit edildiğinden söz konusu işlem ve kararlarda dahli bulunan ve aşağıda liste halinde isimleri tespit edilen kişiler hakkında idari yönden disiplin soruşturması yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
- Başvurucu lehine ileride söz konusu idari işlem ve yargısal kararlar sebebiyle tazminata hükmedilmesi durumunda, Anayasal hüküm gereğince Devlet tarafından ödenecek tazminatın akabinde, idari işlem ve yargısal kararlardaki hukuka aykırılıkların ceza hukukundaki “idam” cezasının idare hukukunda bir nevi karşılığını oluşturan “kamu görevinden çıkarma” sonucunu doğuran ve gerek başvurucu ve gerekse ailesi açısından oldukça ağır etkileri nazara alındığında, Anayasanın 40/3. maddesi uyarınca ödenen tazminatın aşağıda liste halinde isimleri tespit edilen idari işlem ve yargısal kararlarda imzası bulunanlardan müştereken rücu marifetiyle tazmini yoluna gidilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
- Aşağıda isimleri yazılı, başvurucunun ihracına karşı yaptığı müracaatta imzası bulunan tüm kamu görevlilerinin, görevlerinin gereklerine aykırı hareket ettikleri, karar ve işlemlerinde ağır ve hukuken izahı mümkün olmayan, unutkanlık veya gözden kaçırma ile izah edilemeyecek seviyede ağır hukuka aykırılıkların bulunduğu, bu eylemleri nedeniyle başvurucunun telafisi mümkün olmayacak maddi ve manevi zarara uğramasına neden oldukları kanaatine varıldığından, isimleri yazılı şahısların en azından TCK’nın maddesinde tanımlanan “Görevi Kötüye Kullanma” suçundan haklarında ceza soruşturması başlatılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
- Başvurucunun haklarını ihlal eden idari işlem ve yargısal kararlarda dahli bulunan kamu görevlileri:
- Adem Saçan: Çorum Vali Yardımcısı
- Kemaleddin Özdemir: Çorum İdare Mahkemesi Başkanı
- Yunus Pekmezci: Çorum İdare Mahkemesi Üyesi
- Erdal Öztürk: Çorum İdare Mahkemesi Üyesi
- Nihat Koçak: Samsun BİM 4. İDD Başkanı
- Uğur Taştemir: Samsun BİM 4. İDD Üyesi
- Abdurrahim Ay: Samsun BİM 4. İDD Üyesi
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Başvuruya konu idari işlem ve yargısal kararlarda Anayasa, AİHS, ulusal mevzuat hükümleri ile hukukun temel ilkelerine yönelik ÇOK SAYIDA VE AĞIR HUKUKA AYKIRILIKLARIN MEVCUT OLDUĞU,
Tespit olunan hukuka aykırılıkların sayısı ve ağırlığı dikkate alındığında, kararların alınmasında yetki kullanan ve yukarıda isimleri zikredilen şahısların, başvurucunun TEMEL HAKLARININ İHLAL EDİLMESİNDE SORUMLULUKLARININ BULUNDUĞU,
Sorumluluğu değerlendirilen şahıslar hakkında idari yönden DİSİPLİN SORUŞTURMASI YAPILMASI GEREKTİĞİ,
Yetkili makamlar tarafından yapılacak disiplin soruşturmaları neticesinde sorumluluk tespit edildiği takdirde, Anayasa’nın 40/3.maddesi uyarınca, başvurucuya ileride Devlet tarafından ödenmesi muhtemel TAZMİNAT TUTARININ İŞ BU SORUMLULARDAN RÜCUEN MÜŞTEREK SURETTE TAHSİLİNİN GEREKTİĞİ,
Yukarıda isimleri yazılı kamu görevlilerinin işlem ve kararlarında, ilgili mevzuat hükümlerine açık şekilde aykırılık teşkil eden, iyi niyetli olarak yorumlanamayacak ve hukuki bir kanaat olarak değerlendirilemeyecek nitelikte ağır hukuki aykırılıkların bulunduğu, bu nedenle başvurucunun telafisi zor maddi ve manevi zararlarının oluştuğu ve oluşmaya devam ettiği göz önüne alındığında, belirtilen şahıslar hakkında en azından TCK’nın 257. maddesinde tanımlanan “Görevi Kötüye Kullanma” suçundan dolayı CEZA SORUŞTURMASI BAŞLATILMASI GEREKTİĞİ,
Değerlendirilmiştir.
İş bu sonuca başvurucunun tarafımıza sunmuş olduğu belgelerin incelenmesiyle varılmıştır.
Yukarıda isimleri geçen kamu görevlileri doğrudan veya temsilcileri vasıtasıyla değerlendirmelerimize ve vardığımız sonuca itiraz etme hakkına sahiptirler.
Böyle bir itiraz gerçekleştiğinde, yapılan itiraz ve sunulan bilgi ve belgeler kamuoyu ile paylaşılacak ve değerlendirmeler yeniden gözden geçirilerek kısmen veya tamamen değiştirilebilecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 10.05.2022
ÜYE ÜYE ÜYE
[1] Kabul Edilebilirlik Şartı Olarak İç Hukuk Yollarının Tüketilmesi KHK ile Kamu Görevlisinin İhracına İlişkin Güncel Durum, Tuğçe Duygu KÖKSAL, https://anayasatakip.ku.edu.tr/wp- content/uploads/sites/34/2017/10/Tuğçe-Duygu-Köksal-Kabul-Edilebilirlik-Şartı-Olarak-İç-Hukuk-Yollarının- Tüketilmesi-KHK-ile-Kamu-Görevlisinin-İhracına-İlişkin-Güncel-Durum.pdf
[3]OHAL Komisyonu Etkili Bir Hukuk Yolu Mu?, Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, 31.01.2017,
https://bianet.org/bianet/toplum/183186-ohal-komisyonu-etkili-bir-hukuk-yolu-mu
[4]Örneğin, Aksiyon-İş Sendikası tarafından yapılan başvurular üzerine Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından 24.03.2021 tarihinde verilen ihlal kararında, OHAL Komisyonu yolunun etkili bir iç hukuk yolu olmadığı tespiti yapılmıştır.