HAAK BAŞVURUCU (100) VE (101) ORTAK KARARI
- HAAK
- Aralık 27, 2024
- 23 Dakika Okuma Süresi
CROSSBORDERJURISTS (SINIR AŞAN HUKUKÇULAR) DERNEĞİ
HUKUKSUZLUKLARI ARAŞTIRMA VE ANALİZ KURULU (HAAK)
BAŞVURUCU (100) ve (101) ORTAK KARARI
(Karar Numarası: 2024/27)
Karar Tarihi: 27.12.2024
I. BAŞVURU KONUSU
Eğitimci Başvurucu (100) ve Başvurucu (101) tarafından Derneğimize başvuru yapılmış, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından haksız olarak gözaltına alınıp sonrasında Diyarbakır Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandıklarını, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianameler doğrultusunda yargılamalarının Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından tutuklu yapıldığını, tüm yargılama süresince tutuklu kaldıklarını ve cezalandırılmasını müteakip tutuklu bırakıldıklarını, tutukluluk süresince haklarında verilmiş mahkeme ve hâkimlik kararları ile savcılık taleplerinin incelenmesi, hukuka uygun olup olmadıkları konusunda görüş bildirilmesi ile tutuklama sürecinde görevli hâkim ve savcıların ceza, tazminat ve disiplin hukuku çerçevesindeki sorumlulukları konusunda kanaatimizi içeren bir rapor düzenlenmesi talep etmişlerdir.
Başvurucu rapor yazımında ve yayınlanmasında açık kimlik bilgilerinin kullanılmasına rıza göstermediğini beyan etmiştir.
Başvurucuların benzeri deliller ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmalar bağlamında tutuklandıkları, yargılamalarının yine aynı yer ağır ceza mahkemeleri tarafından yapılması, incelenen kararlarında ayniyet derecesinde benzeri hukuka aykırılıkların tespit edildiğinin görülmesi üzerine ortak karar yazılıp rapor hazırlanması kararlaştırılmıştır.
BAŞVURUCUNUN TUTUKLULUK SÜRECİNDE VERİLEN KARARLAR VE KARAR VEREN YARGI MENSUPLARI
Tutuklamaya Konu Suçlama(lar):
Soruşturma Başlatan Savcılık: Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı
Tutuklama Kararı veren Sulh Ceza Hakimliği: Diyarbakır Sulh Ceza Hakimliği
- Silahlı Terör Örgütü Üyeliği
Tutuklama Talep ve Devam Kararında Dayanak Olarak Kullanılan Veriler:
- Etkin pişmanlık bağlamında başka şüpheli beyanları
- HTS ve CGNAT kayıtları
- Bylock programını kullanma iddiası,
- Bank Asya finans kurumunda hesap bulunması
- SGK çalışma kayıtları
- Yurt dışı giriş-çıkış kayıtları
Soruşturma ve Yargılama Aşamasında Gözaltı, Tutuklama ve Tutuklamanın Gözden Geçirme ve Devam Kararı Veren/Talep Eden Savcı ve Hakimler:
- Hakim Abdullah GÜZEL (Sicil no: 165907),
- Hakim Ahmet GÜZEL (Sicil no: 95548),
- Hakim Ahmet Ozan ŞUEKİNCİ (Sicil no: 216342),
- Hakim Alper UTKU (Sicil no: 194813),
- Hakim Banu İNCE (Sicil no: 194454),
- Hakim Buket KABATAŞ YILMAZ (Sicil no: 170981),
- Hakim Burhan NALBANT (Sicil no: 125356),
- Hakim Ceren KARA AKKAŞ (Sicil no: 190002),
- Hakim Deniz KAYİHAN (Sicil no: 189751),
- Hakim Erdal GENÇ (Sicil no: 122426),
- Hakim Fatih KALE (Sicil no: 150202),
- Hakim Feride YILMAZ (Sicil no: 268001),
- Hakim Gürsel ÜNSAL (Sicil no: 27718),
- Hakim Haşim TAŞTAN (Sicil no: 212240),
- Hakim Hüseyin GEDİK (Sicil no: 153234),
- Hakim İbrahim KOVANCI (Sicil no: 139622),
- Hakim İlyas YUMRUTAŞ (Sicil no: 171543),
- Hakim Kenan POLATCAN (Sicil no: 165924),
- Hakim Mehmet Fatih ÇAVUŞ (Sicil no: 174630),
- Hakim Mehmet MÜLHİM (Sicil no: 137327),
- Hakim Merve Meral BÜTÜN (Sicil no: 251732),
- Hakim Meryem TAŞ (Sicil no: 190351),
- Hakim Mustafa TUFAN (Sicil no: 125351),
- Hakim Nazik YÜKSEL CEREN (Sicil no: 107552),
- Hakim Nuran ÇALIK ZIVALI (Sicil no: 171288),
- Hakim Nuray YALÇIN ERK (Sicil no: 109791),
- Hakim Onur YERDELEN (Sicil no: 95050),
- Hakim Sait DURAN (Sicil no: 194061),
- Hakim Salih Zeki BİLGİN (Sicil no: 174563),
- Hakim Seda MERİÇELLİ (Sicil no: 189928),
- Hakim Şükrü ALTUNAY (Sicil no: 95051),
- Hakim Umut Can ÖZEN (Sicil no: 234619),
- Hakim Umut SARI (Sicil no: 192260),
- Hakim Yasettin ÖZCAN (Sicil no: 212025),
- Hakim Yusuf ARSLAN (Sicil no: 97998),
- Savcı Ali Armağan KARACA (Sicil no: 171022),
- Savcı Cem Koray ERYILMAZ (Sicil no: 150927),
- Savcı Fatma ÖZER (Sicil no: 36098),
- Savcı Mehmet KARABABA (Sicil no: 215707),
- Savcı Mustafa Alper Buğra HOROZOĞLU (Sicil no: 189959),
- Savcı Mustafa BİLEN (Sicil no: 165759),
- Savcı Nazım TÜZÜN (Sicil no: 190417),
- Savcı Selami BÜYÜKKAL (Sicil no: 195821),
İstinaf Aşamasında Tutukluluğun Devamına Karar Veren BURSA Bölge Adliye Mahkemesi Üyeleri
- BAM Üyesi Bayram KORKMAZ (Sicil no: 39665),
- BAM Üyesi Erkan KESGİN (Sicil no: 107367),
- BAM Savcısı Orhan KESİM (Sicil no: 34944),
- BAM Üyesi Sadettin KILIÇ (Sicil no: 39836),
- BAM Üyesi Zafer YİĞİT (Sicil no: 101296),
Temyiz Aşamasında Tutukluluğun Devamına Karar Veren Yargıtay Üyeleri
- Yargıtay Üyesi Ali Nevzat AÇIKGÖZ (Sicil no: 29867),
- Yargıtay Üyesi Beytullah METİN (Sicil no: 34206),
- Yargıtay Üyesi Doç. Dr.Ekrem ÇETİNTÜRK (Sicil no: 39802),
- Yargıtay Üyesi Hakan YÜKSEL (Sicil no: 35152),
- Yargıtay Üyesi Kenan ZEYBEK (Sicil no: 37685),
- Yargıtay Üyesi Muhsin ŞENTÜRK (Sicil no: 34065),
- Yargıtay Üyesi Mustafa KARAYILDIZ (Sicil no: 37235),
- Yargıtay Üyesi NAZIM DURMAZ (Sicil no: 35826),
- Yargıtay Üyesi Şerafettin SAKA (Sicil no: 33968),
III. DEĞERLENDİRME
Söz konusu kararları incelemek üzere Derneğimizin bir üyesi raportör olarak görevlendirilmiştir.
Raportör görüşünü içerir raporunu Kurulumuza sunmuştur.
Kurulumuz tüm üyeleri tarafından sunulan rapor ve başvurucunun tutukluluk sürecine ilişkin olarak ibraz edilen 2017 yılına ait (19), 2018 yılına ait (32), 2019 yılına ait (12), 2021 ve 2022 ile 2024 yıllarına ait (1)’er ve 2023 yılına ait (6) olmak üzere toplam 72 adet karar/talep incelenerek, T.C. Anayasası ve ceza mevzuatı, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Birleşmiş Milletler ilgili komite ve komisyon kararları ile Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve Venedik Komisyonu’nun Türk yargı sistemi, mahkemelerin işleyişi, temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin rapor ve görüşleri doğrultusunda değerlendirme yapılmıştır.
Eğitimci olarak çalışan Başvurucu (100) ve Başvurucu (101), tamamen benzer gerekçelerle, eğitim alanındaki faaliyetleri, çalışma kayıtları, bankacılık faaliyetleri ve sosyal ilişkileri ve Anayasa ile güvence altına alınan diğer eylemleri aleyhine delil olarak kullanılmış ve haklarında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından silahlı terör örgüt üyeliği suçlaması ile soruşturma başlatılmıştır.
Başvurucular Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınıp sonrasında Diyarbakır Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklanmışlardır. Hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame ile Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından silahlı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla tutuklu olarak kamu davası açılmış, tüm yargılama, istinaf ve temyiz sürecinde Başvurucu tutuklu bırakılmışlardır.
KARARLARDA SOMUT VE HUKUKEN KABUL EDİLEBİLİR BİR DELİL BULUNUP BULUNMADIĞINA İLİŞKİN İNCELEME
Kurulumuza sunulan savcılık, hâkimlik (veya mahkeme) kararları incelendiğinde, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinde tutuklamaya ilişkin şartların oluştuğuna dair kararı okuyan üçüncü kişiyi ikna edebilecek bir delil değerlendirilmesi yapılmadığı gibi, sadece kanunda yazılı ifadelerin tekrarıyla yetinildiği; kararda yer almayan ancak dosyada var olduğu düşünülebilecek delillerin hukukiliği noktasında bir değerlendirme ve inceleme yapılmadığı; başvurucunun itiraz ve tahliye talep dilekçelerinde öne sürdüğü hususların neden kabul edilmediği konusunda hiçbir değerlendirmeye yer verilmediği; AİHM’in 5. madde kapsamındaki içtihatlarında belirlenen delil ve delil değerlendirme kriterlerinin karşılanmadığı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınan hakların kullanımının geriye dönük ve ayrımcılık temelli olarak kişi aleyhine suçlama delili olarak kullanıldığı Kurulumuz tarafından gözlemlenmiştir. Başvurucu aleyhine somut ve kabul edilebilir bir delil ileri sürülmediği gibi, Anayasa tarafından açıkça güvence altına alınan, meşru olarak icra ettiği faaliyetleri doğrudan suçlama olarak soruşturma ve yargılama aşamasında kullanılmıştır.
KARARLARIN GEREKÇELİ OLUP OLMADIĞI HUSUSUNDA YAPILAN İNCELEME
Anayasa’nın 141. maddesi ile emredilen ve CMK’nın 34. maddesinde tekrarlanan ve uluslararası insan hakları sözleşmeleri ile güvence altına alınan, mahkeme ve hâkimlik kararlarının gerekçeli olması şartının karşılanmadığı; sebep-sonuç ilişkisi tesis edilmediği, söz konusu kararlarda sadece yasa maddelerinde yer alan ölçütlerin tekrar edildiği, kararlarda bireyselleştirme yapılmadığı, ölçülülük-orantılılık-gereklilik gibi kıstasların karşılanmadığı, bu nedenle başvurucunun karara karşı etkin bir itiraz hakkı kullanmasının önlendiği görülmüştür.
Başvurucu aleyhine gerek tutuklama talep yazısı ve tutuklama kararında, gerek iddianamede ve gerekse tutuklama kararında gösterilen ve kullanılan bilgi ve belgelerin başvurucunun üzerine atılı ve tutuklanmasına dayanak olarak kullanılan silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasını ispatlamaya, tutuklanmasını haklı ve makul göstermeye yeterli önem ve değerde olmadığı; bu verilerin yukarıda isimleri yazılı hâkim ve savcılar tarafından keyfi yorumlamaya tabi tutulup, bunlardan çıkartılması mümkün olmayacak önem ve ağırlıkta sübjektif sonuçlara varıldığı, varılan sonuçlar ile bunlara dayanak olarak kullanılan veriler arasında mantık ve hukuk ilkeleri ile uyumlu, üçüncü kişileri ikna edebilecek mahiyette bir bağlantı kurulmadığı Kurulumuzca gözlemlenmiştir.
Bu çerçevede AİHM Büyük Dairesi’nin 26 Eylül 2023 tarihli Yalçınkaya v. Türkiye kararı, özellikle Bylock uygulamasını kullandığından bahisle ve/ya legal olarak faaliyette bulunan kurumlara üyelik veya faaliyetlerine katılmaları nedeniyle tutuklanan, yargılanan ve/ya mahkum olanlar açısından önemli bir içtihattır. AİHM bu içtihadında, bu veriler nedeniyle kişilerin örgüt üyeliği suçlamasıyla yapılan soruşturmanın ve yargılamanın AİHS’in 6.maddesi (adil yargılanma hakkı), 7.maddesi (kanunsuz suç ve ceza olmaz) ve 11.maddesi (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü) ihlaline sebebiyet vereceğine hükmetmiştir. Bu içtihat gerekçesinde yer verilen hususlar göz ardı edilerek yapılan her gözaltı, tutuklama ve yargılama, ikna edici ve somut gerekçeleri barındırmadığı sürece açık bir hukuka aykırılık teşkil edecektir. AİHM bu içtihadında ve benzeri içerikteki diğer kararlarında kişilerin yasal faaliyet ve ilişkilerinin değil tutuklama en basit bir suçlama vesilesi ya da delili olarak kullanılamayacağına açıkça karar vermiştir.
Bu haliyle söz konusu kararların gerekçesiz olduğunun, başvurucunun evleviyetle “gerekçe hakkının” ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerektiği; tutuklamayı veya adli kontrol tedbirini haklı kılabilecek hukuken geçerli delile dayanan suçlamaya dayanmadığı kanaatine varılmıştır.
KARARLARI VEREN HÂKİM VE SAVCILARIN TARAFSIZLIĞINA VE BAĞIMSIZLIĞINA DAİR DEĞERLENDİRMELER
2014 sonrası Türk yargı sisteminin bağımsızlığına ve hakimlik-savcılık teminatına dair düzenlenen AB İlerleme Raporları, BM Komite ve Komisyon Kararları, Venedik Komisyonu Kararı, AİHM içtihatları, MEDEL ve diğer Avrupa hakim ve savcı örgütleri raporları, uluslararası insan hakları örgütleri rapor ve değerlendirmeleri birlikte incelendiğinde, yargının üzerinde siyasetin yoğun bir etkisinin olduğu, hakim ve savcıların atama, nakil ve yetkilendirilmelerinin şeffaf ve denetlenebilir olmadığı, iktidar aleyhine karar veren hakim ve savcıların görev yerlerinin değiştirildiği, haklarında disiplin soruşturması başlatıldığı veya ihraçlarına karar verildiği; yapılan yasal düzenlemeler ile yargının işleyişine doğrudan müdahale edildiği, siyasi yönü bulunan soruşturma ve yargılamalarda AİHM içtihatları ile somutlaşan ve çerçevesi çizilen ilke ve usullere riayet edilmediği anlaşılmıştır.
Hukuka uygunluğu tartışmalı delillere dayalı olarak, gerekçesiz şekilde verilen tutuklama ve tutukluluk devam kararları ve bu kararlar neticesinde uzunca süre başvurucunun tutuklu kalması ile kararda yer verilen ön kabuller birlikte değerlendirildiğinde söz konusu yargı mensuplarının önyargılı, taraflı ve ayrımcılık temelli bir yaklaşım sergiledikleri konusunda tarafımızda kuvvetli bir şüphe oluşmuştur.
Verilen kararların ceza ve ceza yargılama hukukunun temel ilkelerine tamamen aykırı olduğu, karar veren hâkim ve savcıların verdikleri kararlarda başvurucuya atfedilen suçun yasal şartlarının oluşup oluşmadığına dair değerlendirmelerden ziyade, başvurucunun ideolojisini, dini görüşünü, ait olduğu sosyal grubu, ırkını ve/ya siyasi tercihlerini göz önüne aldığı, böylece yargıçların objektif ve sübjektif bağımsızlıklarını, savcıların ise tarafsızlıklarını kaybettikleri konusunda Kurulumuzda kanaat oluşmuştur.
IV. KARAR VERENLERİN HUKUKİ SORUMLULUĞUNUN DEĞERLEDİRİLMESİ VE SONUÇ:
Başvurucunun talebi doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda, söz konusu kararların uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinde kabul edilen ilke ve gereklilikleri karşılamadığı; Türk Anayasa’sı ve ceza mevzuatının aradığı gerekçeli olma, somut delillere dayanma, lehe ve aleyhe olan talep ve iddiaları içerme gibi gereklilikleri karşılamadıkları bu nedenle söz konusu kararların hukuken meşru ve kabul edilebilir, sonuç doğuracak nitelikte olmadıkları Kurulumuzca değerlendirilmiştir.
Yukarıda yer verilen gerekçeler ve kabule göre, soruşturma ve/ya yargılama aşamasında Başvurucunun tutuklanmasına ve/ya tutukluluğunun devamına ya da adli kontrol tedbirine karar veren hâkim ve savcıların muhtemel hukukî sorumlulukları Kurulumuzca aşağıdaki gibi tespit edilmiştir:
Ceza Hukuku sorumluluğu:
Yukarıda isimleri yazılı yargı mensubu yargı mensupları hakkında, hukuka aykırı yöntemlerle, hukuken geçerli bir delil olmaksızın ve gerekçesiz tutuklama kararı vermek ve/ya devam ettirmek suretiyle TCK’nun 37. maddesi yollamasıyla TCK’nun 109/1; 109/2; 109/3-b,c; 109/4 maddelerine temas eden KİŞİYİ HÜRİYETİNDEN YOKSUN KILMA SUÇU nedeniyle soruşturma yapılması gerektiği,
Adı geçen yargı mensuplarının, başvurucuya yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu; siyasal saiklerle ve mağdurla birlikte toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlediklerine dair haklı nedenlerin bulunduğu gözönüne alındığında TCK’nun 77/1-d maddesine temas eden İNSANLIĞA KARŞI SUÇ bağlamında soruşturulmaları gerektiği,
Dosya bağlamında şartları oluştuğu takdirde adları geçen yargı mensuplarının;
- Konut dokunulmazlığının ihlali (TCK md. 116)
- Dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi (TCK md. 121)
- Nefret ve ayırımcılık (TCK md. 122)
- Haberleşmenin gizliliğini ihlal (TCK md. 132)
- Özel hayatın gizliliğini ihlal (TCK md. 134)
- Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (TCK md. 136)
- Verileri yok etmeme (TCK md. 138)
- Resmî belgede sahtecilik (TCK md. 204)
- Resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (TCK md. 206)
- Görevi kötüye kullanma (TCK md. 257)
- Kişilerin malları üzerinde usulsüz tasarruf (TCK MAD md. DE 261)
- Suç uydurma (TCK md. 271)
- Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs (TCK md. 277)
- Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme (TCK md. 281)
- Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs (TCK md. 288)
Suçlarından sorumlu olabilecekleri,
Disiplin Hukuku sorumluluğu:
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmeyen yukarıda isimleri yazılı hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından meslekten ihraçlarını konu alan bir disiplin soruşturması yapılması gerektiği,
Özel Hukuk sorumluluğu:
Başvurucunun uğradığı maddi ve manevi zararları bağlamında Devlet aleyhine ulusal ve uluslararası yargı mercileri nezdinde açılacak davalar sonucunda ödenmesi kuvvetle muhtemel tazminat miktarlarından yukarıda isimleri geçen hâkim ve savcıların rücuen sorumlu tutulmaları gerektiği,
Sonucuna varılmıştır.
Vardığımız sonuca, isimleri yazılı hâkim ve savcıların gıyabında varılmıştır.
Söz konusu yargı mensupları, kendileri veya temsilcileri vasıtasıyla değerlendirmelerimize ve vardığımız sonuca itiraz etme hakkına sahiptirler.
Böyle bir itiraz gerçekleştiğinde, yapılan itirazı ve sunulan bilgi ve belgeler kamuoyu ile paylaşılacak ve yaptığımız değerlendirme ve tespitler yeniden gözden geçirilerek tamamen veya kısmen değiştirilebilecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
ÜYE ÜYE ÜYE