Bahtına Bir Bela Tünelinde Ağır İmtihan Düştü
- Ana Sayfa SliderHafıza Kutusu
- Ekim 17, 2022
- 6 Dakika Okuma Süresi
Tarihe kara bir leke olarak geçecek, görenlerin aklından çıkmayacak, çok değil 7 sene önce anlatılsa kimsenin inanmayacağı bir fotoğrafın hikayesi:
“Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi,
Hakların temeline sanki bir volkan düştü.“
Nurullah Genç’in Yağmur şiirinde geçen bu mısralar 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki süreci özetleyen çok güzel ifadeler. Hakların temeline volkan düşünce hakimlere zindan veya sürgün; zalimin payına cihan düştü. Önce haksızca işinden edilen, sonra tutuklanan ve çıktığı zor yolda iki çocuğunu kaybeden hakime Fatma Işık, 2014 yılında Mersin’de vergi hakimi olarak göreve başlamıştı. Eşi Nasir Işık ise adli yargı hakim adayı idi ve henüz göreve başlamamıştı.
Fatma Işık, 15 Temmuz darbesinin ardından 2016 yılı Ağustos ayında gözaltına alındı. FETÖ üyeliği suçlamasıyla tutuklandı. Tutuklandığı sırada 14 haftalık hamileydi ve 4,5 ay Tarsus Cezaevi’nde kaldı. Bu sırada eşi, Mersin Adliyesi’nde stajyer hakim olarak bir süre daha göreve devam ettikten sonra önce açığa alındı sonra KHK’yla ihraç edildi, hakkında dava açıldı ama tutuklanmadı. Fatma Işık hamileliğinin son aylarında tahliye edildi. Fatma ve Nasir çifti, Mersin’in kenar semtlerinden birine rutubetli zemin katta bir eve yerleştiler. Bu arada çocukları İbrahim dünyaya geldi. Nasir Işık, boyacılık yapmaya başladı. Ama, FETÖ damgası yedikleri Mersin’de daha fazla tutunamadılar. Nasir’in memleketi Siirt’e taşınıp, orada mantarcılık yapmaya çalıştılar ama olmadı.
Bir müddet sonra Fatma Işık, Tokat’taki bir soruşturma nedeniyle tekrar gözaltına alındı. Polis tarafından götürülürken henüz yaşı dolmamış bebeğini yanına almasına izin verilmedi. Eşi emanet bir arabayla, bebeklerini alıp Tokat’a gitti. Fatma Işık, 6 gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Evlerine dönerlerken Adana otoban gişelerinde yapılan kontrolde Fatma Işık tekrar gözaltına alınarak Adana’ya götürüldü. Zor bir gözaltı tecrübesinden sonra tekrar serbest bırakıldı.
Daha sonra Adana Ağır Ceza Mahkemesi’nde FETÖ üyeliğinden tutuksuz yargılandığı davada 7,5 yıl hapis cezası aldı.
Işık çifti zor bir karar vermek durumunda kaldı. Kaçak yollardan yurtdışına çıkıp çocuklarını özgürce büyütmek için ölümü göze alarak yola çıktılar.
2019 yılı eylül ayının son günlerinde, hafızalardan kolay kolay silinmeyecek birkaç fotoğraf yayıldı Sakız Adası’ndan dünyaya. Fotoğrafların birinde denize bakan bir tepedeki metruk mezarlıkta iki küçük çocuğun mezarının başında omuzları acıdan çökmüş bir anne ve bir baba. Yerde kazma ve tahta parçaları…
Öz memleketlerinde kendilerine yaşam hakkı tanınmadığı için çareyi başka ülkelere gitmekte bulan 18 kişilik bir ekipten geriye kalan son kareler bunlardı. Kafileyi, Türkiye’deki hukuksuz davalarda tutuksuz yargılanan, KHK ile ihraç edilmiş, pasaportuna el konulmuş çiftler ve çocuklar oluşturuyordu.
27 Eylül 2019 günü yola çıktıkları fiber tekne, gece saat 00.30 sularında onları taşıyan kaçakçının ani manevrasıyla alabora olunca bir anda suyun içinde kaldılar. Kaçakçı ile beraber 18 kişi bindikleri tekneden 12 kişi ancak sağ çıkabildi. Bu kazada Işık ailesinden İbrahim (3) ve Mahir bebek (dört aylık), Zenbil ailesinden Mustafa Said (12) ve Meltem (40), Sezer ailesinden Kevser (58), Kara ailesinden ise Gülsüm (8) ve Mustafa (6) hayatlarını kaybetti.
Fatma Işık’ın 2016 da cezaevinden yazar Emin Çölaşan’a gönderdiği mektup Sözcü Gazetesi’nde şöyle yer bulmuştu: “Çok zor bir süreç yaşadık. 16 haftalık hamileydim. Bütün bu süreci karnımda taşıdığım doğmamış bebeğimle yaşadım. Koğuşta meslekten ihraç edilen 14 kadın hakim ve savcıyız. İki aydan fazla bir süre geçti, tutukluyum. Cezaevinde yüzlerce tutuklu ve hükümlü varken bu kadar kişiye sadece bir doktor bakıyor. O da sadece perşembe günleri öğleden sonra. Şu anda 27 haftalık hamileyim. Bu benim ilk hamileliğim. Hastaneye demir kelepçelerle gidiyoruz. Doktorun bebeğin durumu iyi demesi bile bana yetiyor. Kilosunu, boyunu, görüntüsünü sormak aklıma bile gelmiyor. Gözyaşlarımı tutamadığım anlar da oluyor. İnanın hiçbir şey umurumda bile değil. Beni en çok yıpratan bebeğimin karnımda bu şekilde büyümesi. İkimiz de çok zor günler geçiriyoruz. Bu mektubu size yazma nedenim, sesimizi biraz olsun duyurabilmektir.”
Mektubu yazdığı sırada karnında 27 haftalık olan bebeği İbrahim’i, üç yıl sonra Ege sularında kaybetti Fatma Işık. Cezaevinden sonra doğan Mahir de ağabeyiyle aynı kaderi yaşadı. 15 Temmuz’dan sonra Türkiyeden çıkmak zorunda kalıp yolda hayatını kaybedenlere ait eşyaların sergilendiği Tenkil Müzesi’nde İbrahim’in en sevdiği siyah terliği ve babasının son anda görüp cebine attığı mavi çorabı ile annesinin “eskitemeden öldü“ dediği 4 aylık Mahir’e ait biberon bu zor günlerin acı birer hatırası olarak sergilenmektedir.
Tekne alabora olduktan sonra sabaha kadar birbirlerine tutunarak, dua ederek, her an öleceklerini düşünerek bir umut beklerler. Ayakları üşümeye başlayıp uykuları geldiğinde “Acaba şu an ölüyor muyuz?” diye birbirlerine sorarlar. Suda sürüklene sürüklene sabahı ederler. O geceyi anlatırken “Kaderle ölüm arasındaki o ince çizgiyi orada gördük.” diyordu sağ kalanlardan biri.
Sabah olduğunda ise kendilerinden epey uzakta tekneyi görürler. Tekne ters dönmüş, hayatta kalabilenler onun üstüne çıkmış beklemektedir. Öleceklerini düşündükleri o sırada, bir dalga onları yeniden sürükleyerek tekneye kadar taşır. Arkadaşları onları hemen yukarı çeker. Ama artık iki çocukları yoktur… Birlikte yola çıktıkları ailelerin de her birinde eksikler vardır. Tekne kederli, bitkin yüzlerle doludur… Sonrasında Yunan Sahil Güvenlik ekibi onları kurtarır, ardından hastane, karakol işlemleri başlar. Her ne kadar şimdi bir Avrupa ülkesinde yeni bir hayata başlamış iseler de uğrunda canlarını verecekleri yavruları artık dünyada değil ve mezarları bile binlerce kilometre uzaktadır.
Son söz yine Yağmur şiirinden;
“Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara,
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü“
Kaynak: SAKIZ ADASINDAN TÜRKİYE’YE BAKAN MEZARLAR | Tenkil Museum
https://tenkilmuseum.com