HAAK BAŞVURUCU (83) KARARI
- HAAK
- Kasım 24, 2024
- 17 Dakika Okuma Süresi
CROSSBORDERJURISTS (SINIR AŞAN HUKUKÇULAR) DERNEĞİ
HUKUKSUZLUKLARI ARAŞTIRMA VE ANALİZ KURULU (HAAK)
Karar Numarası: 2024/13
Karar Tarihi: 25.11.2024
KARARIN PDF FORMATI: BAŞVURUCU KARARI (83)
I. BAŞVURU KONUSU
Başvurucu (83) tarafından Derneğimize başvuru yapılmış, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından haksız olarak gözaltına alınıp sonrasında Malatya 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından adli kontrol altına alındığını, yargılamasının hukuksuz şekilde devam ettirildiğini ve hakkında hukuka aykırı olarak Malatya Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “silahlı terör örgütü üyeliği sucundan” hüküm kurulup, bu kararın da Malatya Bölge Adliye Mahkemesi 4.Ceza Dairesi tarafından yine hukuka aykırı olarak onandığını, tüm bu süreçler boyunca hakkında verilen adli kontrol tedbirinin kaldırılmadığını; bu bağlamda adli kontrol kararları çerçevesince, yargılama süresince hakkında verilmiş mahkeme ve hâkimlik kararları ile savcılık taleplerinin incelenmesi, hukuka uygun olup olmadıkları konusunda görüş bildirilmesi ile görevli hâkim ve savcıların ceza, tazminat ve disiplin hukuku çerçevesindeki sorumlulukları konusunda kanaatimizi içeren bir rapor düzenlenmesi talep edilmiştir.
Başvurucu rapor yazımında ve yayınlanmasında açık kimlik bilgilerinin kullanılmasına rıza göstermediğini beyan etmiştir. Bu nedenle ismine yer verilmemiş; isim yerine Başvurucu (83) ibaresi kullanılmıştır.
II. BAŞVURUCUNUN YARGILANMA SÜRECİNDE VERİLEN KARARLAR VE KARAR VEREN YARGI MENSUPLARI
İDDİANAME HAZIRLAMA ÖNCESİ
Adli Kontrol Talep Eden Savcı(lık):
- Adli Kontrol Talep eden Malatya Başsavcısı – (1). Ergül YILMAZ (37961)
- Adli Kontrol Talep Eden, Soruşturmayı yürüten ve iddianame hazırlayan İstanbul Cumhuriyet Savcıları- (2). Aziz Yaşar YETKİNOĞLU (38118) ve (3) Fahri ERSOY (165858)
Yargılamaya Konu Suçlama(lar):
- Silahlı Terör Örgütü Üyeliği
Adli Kontrol Kararı Veren Hakim(lik)
- Malatya 1. Sulh Ceza HBAŞVURUCU (83) KARARIakimliği: (4). Sulh Ceza Hakimi Türker TÜRKOĞLU (151409)
Adli Kontrol Talep ve Kararında Dayanak Olarak Kullanılan Veriler:
Ne adli kontrol talebinde ne de kararında “CMK’nın 100. maddesinde yazılı tutuklama sebeplerinin bulunması” seklinde soyut bir ifadeden başka somut bir olgu gösterilmemiştir.
Soruşturma Aşamasında Arama-Elkoyma, Adli Kontrol ve Devam Kararı Veren Hakim ve Savcılar:
- 5) Hakim Kılıçaslan ERDEM (40140)
İDDİANAME HAZIRLANMA SONRASI
İddianamede Delil Olarak Kullanılan Veriler
- Asya Katilim Bankası A.S de birden fazla hesabının bulunması ve bu hesaplardaki hareketlilik
- Sendikaya üye olması
- Bylock kullandığına dair kolluk kuvvetlerince düzenlenen “Tespit Tutanağı”
Yargılama Aşamasında Adli Kontrolün Devamına Karar Veren Hâkim/Savcılar
- 6) Hakim Ozan ÖZ (151409),
- 7) Hakim Tuğçe TOPRAK (216404),
- 8) Hakim Ramazan CAN (165770),
- 9) Hakim Alper CERANOĞLU (233960),
- 10) Hakim Rıdvan POLAT (234676),
- 11) Hakim Mehmet DEMİR (195890),
- 12) Hakim Fikret ATAÇ (120950),
- 13) Hakim Veysi KARAMAN (119294),
- 14) Hakim Dilvin Atalay ASLAN (174513),
III. DEĞERLENDİRME
Söz konusu kararları incelemek üzere Derneğimizin bir üyesi raportör olarak görevlendirilmiştir.
Raportör görüşünü içerir raporunu Kurulumuza sunmuştur.
Kurulumuz tüm üyeleri tarafından sunulan rapor ve başvurucunun yargılama sürecine ilişkin olarak ibraz edilen 2016 yılına ait (4), 2020 yılına ait (3), 2021 yılına ait (1) ve 2022 yilina ait (1) karar olmak üzere toplam 9 adet karar/talep incelenerek, T.C. Anayasası ve ceza mevzuatı, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Birleşmiş Milletler ilgili komite ve komisyon kararları ile Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve Venedik Komisyonu’nun Türk yargı sistemi, mahkemelerin işleyişi, temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin rapor ve görüşleri doğrultusunda değerlendirme yapılmıştır.
Başvurucu (83), gerek ulusal, gerekse uluslararası mevzuat hükümleri ve özellikle de güncel AIHM kararları çerçevesinde yasadışı bir faaliyet olarak değerlendirilemeyecek olan (dönem itibariyle yasal olarak faaliyet gösteren bir bankada hesap açma ve işlem yapma, bir derneğe üye olma gibi) eylemleri aleyhine delil olarak kullanılmış ve hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından silahlı terör örgüt üyeliği suçlaması ile soruşturma başlatılmıştır.
Başvurucu Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma bağlamında gözaltına alınmış ve sonrasında üzerine suçlamadan dolayı Malatya 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından hakkında adli kontrol kararı verilmiştir.
Başvurucu hakkında üzerine atılı silahlı terör örgütü üyeliği suçlaması ile Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame düzenlenmiş ve Malatya Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yargılaması yapılmıştır. Başvurucu hakkında delil olarak Bank Asya`da bulunan hesaplarındaki hareketlilik, sendika üyeliği ve Bylock kullanma iddiası kullanılmıştır. Başvurucu, hakkında atılı “silahlı terör örgütü üyeliği” sucundan dolay 6 yıl 3 ay ceza verilmiş ve adli kontrol tedbirinin de devamına hükmedilmiştir. Daha sonra yapılan istinaf başvurusu da Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Başvurucu hakkında karar tarihi itibariyle adli kontrol tedbiri halen devam etmektedir.
KARARLARDA SOMUT VE HUKUKEN KABUL EDİLEBİLİR BİR DELİL BULUNUP BULUNMADIĞINA İLİŞKİN İNCELEME
Kurulumuza sunulan savcılık, hâkimlik (veya mahkeme) kararları incelendiğinde, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. maddesinde adli kontrol tedbirine ilişkin şartların oluştuğuna (özellikle bir tutuklama sebebinin bulunduğuna) dair kararı okuyan üçüncü kişiyi ikna edebilecek bir delil değerlendirilmesi yapılmadığı gibi, sadece kanunda yazılı ifadelerin tekrarıyla yetinildiği; kararda yer almayan ancak dosyada var olduğu düşünülebilecek delillerin hukukiliği noktasında bir değerlendirme ve inceleme yapılmadığı; başvurucunun itiraz ve savunmasında öne sürdüğü hususların neden kabul edilmediği konusunda hiçbir değerlendirmeye yer verilmediği; AİHM’in 5. madde kapsamındaki içtihatlarında belirlenen delil ve delil değerlendirme kriterlerinin karşılanmadığı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınan hakların kullanımının geriye dönük ve ayrımcılık temelli olarak kişi aleyhine suçlama delili olarak kullanıldığı Kurulumuz tarafından gözlemlenmiştir. Başvurucu aleyhine somut ve kabul edilebilir bir delil ileri sürülmediği gibi, Anayasa tarafından açıkça güvence altına alınan, bir sendikaya üye olma ve meşru olarak yasal faaliyetlerde bulunan devlet gözetimindeki bir finans kurulusundaki hesap hareketleri gibi faaliyetleri doğrudan suçlama olarak soruşturma ve yargılama aşamasında kullanılmıştır.
KARARLARIN GEREKÇELİ OLUP OLMADIĞI HUSUSUNDA YAPILAN İNCELEME
Anayasa’nın 141. maddesi ile emredilen ve CMK’nın 34. maddesinde tekrarlanan ve uluslararası insan hakları sözleşmeleri ile güvence altına alınan, mahkeme ve hâkimlik kararlarının gerekçeli olması şartının karşılanmadığı; sebep-sonuç ilişkisi tesis edilmediği, söz konusu kararlarda sadece yasa maddelerinde yer alan ölçütlerin tekrar edildiği, kararlarda bireyselleştirme yapılmadığı, ölçülülük-orantılılık-gereklilik gibi kıstasların karşılanmadığı, bu nedenle başvurucunun karara karşı etkin bir itiraz hakkı kullanmasının önlendiği görülmüştür.
Başvurucu aleyhine gerek adli kontrol tedbiri talep yazısı ve adli kontrol kararında, gerek iddianamede ve gerekse gerekçeli kararda gösterilen ve kullanılan bilgi ve belgelerin başvurucunun üzerine atılı ve cezalandırılmasına dayanak olarak kullanılan silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasını ispatlamaya, adli kontrol altına alınmasını ce cezalandırılmasını haklı ve makul göstermeye yeterli önem ve değerde olmadığı; bu verilerin yukarıda isimleri yazılı hâkim ve savcılar tarafından keyfi yorumlamaya tabi tutulup, bunlardan çıkartılması mümkün olmayacak önem ve ağırlıkta sübjektif sonuçlara varıldığı, varılan sonuçlar ile bunlara dayanak olarak kullanılan veriler arasında mantık ve hukuk ilkeleri ile uyumlu, üçüncü kişileri ikna edebilecek mahiyette bir bağlantı kurulmadığı Kurulumuzca gözlemlenmiştir.
Bu çerçevede AİHM Büyük Dairesi’nin 26 Eylül 2023 tarihli Yalçınkaya v. Türkiye kararı, özellikle Bylock uygulamasını kullandığından bahisle ve/ya legal olarak faaliyette bulunan kurumlara üyelik veya faaliyetlerine katılmaları nedeniyle tutuklanan, hakkında adli kontrol kararı verilerek itham edilen, yargılanan ve/ya mahkum olanlar açısından önemli bir içtihattır. AİHM bu içtihadında, bu veriler nedeniyle kişilerin örgüt üyeliği suçlamasıyla yapılan soruşturmanın ve yargılamanın AİHS’in 6.maddesi (adil yargılanma hakkı), 7.maddesi (kanunsuz suç ve ceza olmaz) ve 11.maddesi (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü) ihlaline sebebiyet vereceğine hükmetmiştir. Bu içtihat gerekçesinde yer verilen hususlar göz ardı edilerek yapılan her gözaltı, tutuklama ve yargılama, ikna edici ve somut gerekçeleri barındırmadığı sürece açık bir hukuka aykırılık teşkil edecektir. AİHM bu içtihadında ve benzeri içerikteki diğer kararlarında kişilerin yasal faaliyet ve ilişkilerinin değil tutuklama en basit bir suçlama vesilesi ya da delili olarak kullanılamayacağına açıkça karar vermiştir.
Bu haliyle söz konusu kararların gerekçesiz olduğunun, başvurucunun evleviyetle “gerekçe hakkının” ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerektiği; adli kontrol tedbirini haklı kılabilecek hukuken geçerli delile dayanan suçlamaya dayanmadığı kanaatine varılmıştır.
KARARLARI VEREN HÂKİM VE SAVCILARIN TARAFSIZLIĞINA VE BAĞIMSIZLIĞINA DAİR DEĞERLENDİRMELER
2014 sonrası Türk yargı sisteminin bağımsızlığına ve hakimlik-savcılık teminatına dair düzenlenen AB İlerleme Raporları, BM Komite ve Komisyon Kararları, Venedik Komisyonu Kararı, AİHM içtihatları, MEDEL ve diğer Avrupa hakim ve savcı örgütleri raporları, uluslararası insan hakları örgütleri rapor ve değerlendirmeleri birlikte incelendiğinde, yargının üzerinde siyasetin yoğun bir etkisinin olduğu, hakim ve savcıların atama, nakil ve yetkilendirilmelerinin şeffaf ve denetlenebilir olmadığı, iktidar aleyhine karar veren hakim ve savcıların görev yerlerinin değiştirildiği, haklarında disiplin soruşturması başlatıldığı veya ihraçlarına karar verildiği; yapılan yasal düzenlemeler ile yargının işleyişine doğrudan müdahale edildiği, siyasi yönü bulunan soruşturma ve yargılamalarda AİHM içtihatları ile somutlaşan ve çerçevesi çizilen ilke ve usullere riayet edilmediği anlaşılmıştır.
Hukuka uygunluğu tartışmalı delillere dayalı olarak, gerekçesiz şekilde verilen tutuklama ve tutukluluk devam kararları ve bu kararlar neticesinde uzunca süre başvurucunun tutuklu kalması ile kararda yer verilen ön kabuller birlikte değerlendirildiğinde söz konusu yargı mensuplarının önyargılı, taraflı ve ayrımcılık temelli bir yaklaşım sergiledikleri konusunda tarafımızda kuvvetli bir şüphe oluşmuştur.
Verilen kararların ceza ve ceza yargılama hukukunun temel ilkelerine tamamen aykırı olduğu, karar veren hâkim ve savcıların verdikleri kararlarda başvurucuya atfedilen suçun yasal şartlarının oluşup oluşmadığına dair değerlendirmelerden ziyade, başvurucunun ideolojisini, dini görüşünü, ait olduğu sosyal grubu, ırkını ve/ya siyasi tercihlerini göz önüne aldığı, böylece yargıçların objektif ve sübjektif bağımsızlıklarını, savcıların ise tarafsızlıklarını kaybettikleri konusunda Kurulumuzda kanaat oluşmuştur.
IV. KARAR VERENLERİN HUKUKİ SORUMLULUĞUNUN DEĞERLEDİRİLMESİ VE SONUÇ:
Başvurucunun talebi doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda, söz konusu kararların uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinde kabul edilen ilke ve gereklilikleri karşılamadığı; Türk Anayasası ve ceza mevzuatının aradığı gerekçeli olma, somut delillere dayanma, lehe ve aleyhe olan talep ve iddiaları içerme gibi gereklilikleri karşılamadıkları bu nedenle söz konusu kararların hukuken meşru ve kabul edilebilir, sonuç doğuracak nitelikte olmadıkları Kurulumuzca değerlendirilmiştir.
Yukarıda yer verilen gerekçeler ve kabule göre, soruşturma ve/ya yargılama aşamasında Başvurucunun adli kontrol tedbirine karar veren ve nihayetinde de tecziyesine hükmeden hâkim ve savcıların muhtemel hukukî sorumlulukları Kurulumuzca aşağıdaki gibi tespit edilmiştir:
Ceza Hukuku sorumluluğu:
Yukarıda isimleri yazılı yargı mensubu yargı mensupları hakkında, hukuka aykırı yöntemlerle, hukuken geçerli bir delil olmaksızın ve gerekçesiz adli kontrol kararı vermek ve/ya devam ettirmek suretiyle TCK’nun 37. maddesi yollamasıyla TCK’nun 257/1 maddesine temas eden GÖREVI KÖTÜYE KULLANMA SUÇU nedeniyle soruşturma yapılması gerektiği,
Dosya bağlamında şartları oluştuğu takdirde adları geçen yargı mensuplarının;
- Konut dokunulmazlığının ihlali (TCK md. 116)
- Dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi (TCK md. 121)
- Nefret ve ayırımcılık (TCK md. 122)
- Haberleşmenin gizliliğini ihlal (TCK md. 132)
- Özel hayatın gizliliğini ihlal (TCK md. 134)
- Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (TCK md. 136)
- Verileri yok etmeme (TCK md. 138)
- Resmî belgede sahtecilik (TCK md. 204)
- Resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (TCK md. 206)
- Görevi kötüye kullanma (TCK md. 257)
- Kişilerin malları üzerinde usulsüz tasarruf (TCK MAD md. DE 261)
- Suç uydurma (TCK md. 271)
- Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs (TCK md. 277)
- Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme (TCK md. 281)
- Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs (TCK md. 288)
Suçlarından sorumlu olabilecekleri,
Disiplin Hukuku sorumluluğu:
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmeyen yukarıda isimleri yazılı hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından meslekten ihraçlarını konu alan bir disiplin soruşturması yapılması gerektiği,
Özel Hukuk sorumluluğu:
Başvurucunun uğradığı maddi ve manevi zararları bağlamında Devlet aleyhine ulusal ve uluslararası yargı mercileri nezdinde açılacak davalar sonucunda ödenmesi kuvvetle muhtemel tazminat miktarlarından yukarıda isimleri geçen hâkim ve savcıların rücuen sorumlu tutulmaları gerektiği,
Sonucuna varılmıştır.
Vardığımız sonuca, isimleri yazılı hâkim ve savcıların gıyabında varılmıştır.
Söz konusu yargı mensupları, kendileri veya temsilcileri vasıtasıyla değerlendirmelerimize ve vardığımız sonuca itiraz etme hakkına sahiptirler.
Böyle bir itiraz gerçekleştiğinde, yapılan itirazı ve sunulan bilgi ve belgeler kamuoyu ile paylaşılacak ve yaptığımız değerlendirme ve tespitler yeniden gözden geçirilerek tamamen veya kısmen değiştirilebilecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
ÜYE ÜYE ÜYE