HAAK BAŞVURUCU (116) KARARI
- HAAK
- Ocak 1, 2025
- 22 Dakika Okuma Süresi
CROSSBORDERJURISTS (SINIR AŞAN HUKUKÇULAR) DERNEĞİ
HUKUKSUZLUKLARI ARAŞTIRMA VE ANALİZ KURULU (HAAK)
BAŞVURUCU (116) KARARI
(Karar Numarası: 2024/35)
Karar Tarihi: 31.12.2024
I. BAŞVURU KONUSU
Yargı mensubu olan Başvurucu (116) tarafından Derneğimize başvuru yapılmış, Ankara Başsavcılığı’nın başlattığı hukuksuz soruşturma bağlamında verilen talimat doğrultusunda Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından haksız olarak gözaltına alınıp, sonrasında Hatay Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandığını, yargılamasının Gaziantep ve Adana Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından bir müddet tutuklu olarak devam ettirildiğini ve hakkında hukuka aykırı olarak Adana Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ‘silahlı terör ögütüne üye olmak’ suçundan mahkumiyetine karar verilip, adli kontrolle salıverildiğini, gözaltı, tutukluluk ve adli kontrol süresince hakkında verilmiş mahkeme ve hâkimlik kararları ile savcılık taleplerinin incelenmesi, hukuka uygun olup olmadıkları konusunda görüş bildirilmesi ile bu süreçlerde görevli hâkim ve savcıların ceza, tazminat ve disiplin hukuku çerçevesindeki sorumlulukları konusunda kanaatimizi içeren bir rapor düzenlenmesi talep edilmiştir.
Başvurucu rapor yazımında ve yayınlanmasında açık kimlik bilgilerinin kullanılmasına rıza göstermediğini beyan etmiştir.
BAŞVURUCUNUN TUTUKLULUK SÜRECİNDE VERİLEN KARARLAR VE KARAR VEREN YARGI MENSUPLARI
İDDİANAME HAZIRLAMA ÖNCESİ
Tutuklama Talep Eden Savcı(lık):
- Tutuklama talep eden Ankara Cumhuriyet Savcıları (1) Serdar COŞKUN (Sicil no: 37663), (2) Musa YÜCEL (Sicil no: 40753),
- Hatay Cumhuriyet Başsavcısı (3) Musa ÇATAL (Sicil no: 30667)
- Gaziantep Cumhuriyet Başsavcısı (4) Abdullah BAYIR (Sicil no: 31476)
- Tutuklama talep eden, soruşturmayı yürüten ve iddianame hazırlayan Hatay Cumhuriyet savcısı (5) Serkan COŞKUN (Sicil no: 120774)
Tutuklamaya Konu Suçlama(lar):
- Silahlı Terör Örgütü Üyeliği
- Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs
Tutuklama Kararı Veren Hakim(lik)
- Hatay 1. Sulh Ceza Hakimliği: (6) Sulh Ceza Hakimi Mustafa ÇELİK (109703)
Tutuklama Talep ve Kararında Dayanak Olarak Kullanılan Veriler:
- Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından verilen görevden uzaklaştırması kararı
- Ankara Başsavcılığı’nın gerekçesiz talep ve talimatı
- Sair delillerin toplanmamış olması
İddianamede ve Yargılama Aşamasında Delil Olarak Kullanılan Veriler
- Etkin pişmanlık bağlamında tanık olarak ifade veren başka şüpheli beyanları
- Dernek üyeliği
- Eğitim faaliyetlerine katılmış olması
- Fethullah Gülen’e ait kitap bulundurma
Soruşturma ve Yargılama Aşamasında Tutuklama Devam Mütalaası-Tutuklama Gözden Geçirme, Adli Kontrol ve/ya Devam Kararı Veren Hakim ve Savcılar:
- Savcı İsmail SARI (Sicil no: 153458),
- Savcı İsmet TOPAL (Sicil no: 137343),
- Savcı Ümit ŞAHİNER (Sicil no: 36023),
- Hakim Abdullah GÖK (Sicil no: 36850),
- Hakim Abdulvahit ÇINAR (Sicil no: 139735),
- Hakim Adnan YILMAZ (Sicil no: 122240),
- Hakim Ahmet CÖMERT (Sicil no: 118868),
- Hakim Ahmet ÖZTÜRK (Sicil no: 119241),
- Hakim Akın AKKAYA (Sicil no: 98011),
- Hakim Alper CELEP (Sicil no: 192130),
- Hakim Çağrı Burak TÜRK (Sicil no: 153553),
- Hakim Diyaaddin ÖZİSLAM (Sicil no: 151293),
- Hakim Ebru GÜLDÜRMEZ (Sicil no: 189917),
- Hakim Emel ÖZTÜRK ASKER (Sicil no: 171196),
- Hakim Eray DOĞAN (Sicil no: 38474),
- Hakim Gülistan AYDIN (Sicil no: 214928),
- Hakim Hacı ERKEK (Sicil no: 104710),
- Hakim İbrahim Halil AYDEMİR (Sicil no: 34318),
- Hakim Koray YILDIZ (Sicil no: 190529),
- Hakim Meral TÜRKOĞLU SEL (Sicil no:125496),
- Hakim Merve ERGÜDEN (Sicil no: 189952),
- Hakim Mevlüt Cihat ŞAHİN (Sicil no: 212194),
- Hakim Muhammet Emin SÖYLEMEZ (Sicil no: 140333),
- Hakim Mustafa KOÇ (Sicil no: 151413),
- Hakim Okan DEMİRCİ (Sicil no: 42546),
- Hakim Osman AY (Sicil no: 149601),
- Hakim Pelin IŞIR (Sicil no: 194237),
- Hakim Pelin TOPRAK (Sicil no: 41958),
- Hakim Pembenur ÇİLEK (Sicil no: 189751),
- Hakim Ramazan YURTERİ (Sicil no: 149927),
- Hakim Sibel BAŞARAN (Sicil no: 139581),
- Hakim Songül CENGİZ (Sicil no: 149926),
- Hakim Sultan SEVİMLİ (Sicil no: 109666),
- Hakim Tahsin SARIBEKİROĞLU (Sicil no: 151339),
- Hakim Tuba YILMAZ (Sicil no: 125437),
- Hakim Uğur Necmettin ŞEN (Sicil no: 151357),
- Hakim Yunus SÜER (Sicil no: 37315),
İstinaf Aşamasında Adli Kontrol Kararı’nın Devamına Karar Veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi Üyeleri
- BAM Üyesi Hakim Adem TAŞLI (Sicil no: 33496),
- BAM Üyesi Hakim Fatma ARIKAN (Sicil no: 40036),
- BAM Üyesi Hakim Nizamettin ÇALIŞKAN (Sicil no: 41416),
III. DEĞERLENDİRME
Söz konusu kararları incelemek üzere Derneğimizin bir üyesi raportör olarak görevlendirilmiştir.
Raportör görüşünü içerir raporunu Kurulumuza sunmuştur.
Kurulumuz tüm üyeleri tarafından sunulan rapor ve başvurucunun tutukluluk sürecine ilişkin olarak ibraz edilen 2016 yılına ait (10), 2017 yılına ait (31), 2018 yılına ait (12) ve 2020 yılına ait (3) karar/talep olmak üzere toplam 56 adet karar/talep incelenerek, T.C. Anayasası ve ceza mevzuatı, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Birleşmiş Milletler ilgili komite ve komisyon kararları ile Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve Venedik Komisyonu’nun Türk yargı sistemi, mahkemelerin işleyişi, temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin rapor ve görüşleri doğrultusunda değerlendirme yapılmıştır.
Başvurucu yargı mensubu olarak görev yapmakta iken 15 Temmuz darbe teşebbüsü gerekçe olarak kullanılarak 16 Temmuz 2016 tarihinde HSK tarafından açığa alınmış ve aynı gün Ankara Başsavcılığı tarafından hakkında örgüt üyeliği ve darbeye teşebbüs suçlaması ile soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu akitf olarak görevli iken Ankara Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma ve yazılı talimatı sonrasında Anayasal güvenceler hiçe sayılarak Hatay Başsavcılığı tarafından gözaltına alınmış ve gözaltında tutulmuştur. Gözaltı sonrasında başvurucu, savcılık tarafından tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevkedilmiş ve her iki suçlamadan tutuklanmıştır.
Başvurucu uzun süre tutuklu kaldıktan sonra Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında silahlı terör örgütü üyeliği suçlaması ile dava açılmıştır. Tutuklu olarak soruşturulduğu anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlamasından ise hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
Başvurucu hakkındaki iddianameyi kabul eden Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi daha sonra yetkisizlik kararı vermiş ve başvurucuyu tutuklu olarak bırakmıştır. Yetkisizlik kararı ile dosyayı ele alan Adana Ağır Ceza Mahkemesi de, bir müddet başvururcunun tutuklululuk halini devam ettirmiş ve daha sonra adli kontrol ile tahliye edilmiştir. Başvurucu hakkında delil olarak genel itibariyle dernek üyeliği, etkin pişmanlıktan yararlanan bir kısım şüpheli/sanık anlatımları, bulundurduğu kitaplar kullanılmış ve özgürlüğünü kısıtlayan kararlar bu bağlamda gerekçelendirilmiştir. Başvurucu hakkında verilen ceza ve tedbirler de, ağır hukuka aykırılıklar değerlendirme dışı tutularak, şablon bir karar ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi tarafından onanmıştır.
KARARLARDA SOMUT VE HUKUKEN KABUL EDİLEBİLİR BİR DELİL BULUNUP BULUNMADIĞINA İLİŞKİN İNCELEME
Kurulumuza sunulan savcılık, hâkimlik (veya mahkeme) kararları incelendiğinde, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinde tutuklamaya ilişkin şartların oluştuğuna dair kararı okuyan üçüncü kişiyi ikna edebilecek bir delil değerlendirilmesi yapılmadığı gibi, sadece kanunda yazılı ifadelerin tekrarıyla yetinildiği; kararda yer almayan ancak dosyada var olduğu düşünülebilecek delillerin hukukiliği noktasında bir değerlendirme ve inceleme yapılmadığı; başvurucunun itiraz ve tahliye talep dilekçelerinde öne sürdüğü hususların neden kabul edilmediği konusunda somut hiçbir değerlendirmeye yer verilmediği; AİHM’in 5. madde kapsamındaki içtihatlarında belirlenen delil ve delil değerlendirme kriterlerinin karşılanmadığı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınan hakların kullanımının geriye dönük ve ayrımcılık temelli olarak kişi aleyhine suçlama delili olarak kullanıldığı Kurulumuz tarafından gözlemlenmiştir. Başvurucu aleyhine somut ve kabul edilebilir bir delil ileri sürülmediği gibi, Anayasa tarafından açıkça güvence altına alınan, ‘kanunsuz suç ve ceza olmaz’ ilkesi kapsamında herhangi bir şikilde suç teşkil etmesi mümkün olmayan meşru faaliyetleri doğrudan suçlama olarak soruşturma ve yargılama aşamasında kullanılmıştır.
KARARLARIN GEREKÇELİ OLUP OLMADIĞI HUSUSUNDA YAPILAN İNCELEME
Anayasa’nın 141. maddesi ile emredilen ve CMK’nın 34. maddesinde tekrarlanan ve uluslararası insan hakları sözleşmeleri ile güvence altına alınan, mahkeme ve hâkimlik kararlarının gerekçeli olması şartının karşılanmadığı; sebep-sonuç ilişkisi tesis edilmediği, söz konusu kararlarda sadece yasa maddelerinde yer alan ölçütlerin tekrar edildiği, kararlarda bireyselleştirme yapılmadığı, ölçülülük-orantılılık-gereklilik gibi kıstasların karşılanmadığı gibi, bu şekilde kararın keyfi olduğu ve başvurucunun karara karşı etkin bir itiraz hakkı kullanmasının da önlendiği görülmüştür. Bu husus, başvururcunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) haksız tutuklanma ile ilgili yaptığı ihlal başvurusu sonucu başvurucu lehine verilen AİHM nin 04.04.2022 tarihli ve 75805/16 başvuru nolu (Turan ve dğerleri) kararı ile de uluslararası alanda kesin olarak ortaya konulmuştur.
Başvurucu aleyhine gerek tutuklama talep yazısı ve tutuklama kararında, gerek iddianamede ve gerekse tutuklama kararında gösterilen ve kullanılan bilgi ve belgelerin başvurucunun üzerine atılı ve tutuklanmasına dayanak olarak kullanılan silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasını ispatlamaya, tutuklanmasını haklı ve makul göstermeye yeterli önem ve değerde olmadığı; bu verilerin yukarıda isimleri yazılı hâkim ve savcılar tarafından keyfi yorumlamaya tabi tutulup, bunlardan çıkartılması mümkün olmayacak önem ve ağırlıkta sübjektif sonuçlara varıldığı, varılan sonuçlar ile bunlara dayanak olarak kullanılan veriler arasında mantık ve hukuk ilkeleri ile uyumlu, üçüncü kişileri ikna edebilecek mahiyette bir bağlantı kurulmadığı Kurulumuzca gözlemlenmiştir. Daha sonra verilen adli kontrol kararı ve devam kararlarında da benzer içerik ve değerde olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu çerçevede AİHM Büyük Dairesi’nin 26 Eylül 2023 tarihli Yalçınkaya v. Türkiye kararı, özellikle Bylock uygulamasını kullandığından bahisle ve/ya legal olarak faaliyette bulunan kurumlara üyelik veya faaliyetlerine katılmaları nedeniyle tutuklanan, yargılanan ve/ya mahkum olanlar açısından önemli bir içtihattır. AİHM bu içtihadında, bu veriler nedeniyle kişilerin örgüt üyeliği suçlamasıyla yapılan soruşturmanın ve yargılamanın AİHS’in 6.maddesi (adil yargılanma hakkı), 7.maddesi (kanunsuz suç ve ceza olmaz) ve 11.maddesi (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü) ihlaline sebebiyet vereceğine hükmetmiştir. Bu içtihat gerekçesinde yer verilen hususlar göz ardı edilerek yapılan her gözaltı, tutuklama, adil kontrol altına alma ve yargılama, ikna edici ve somut gerekçeleri barındırmadığı sürece açık bir hukuka aykırılık teşkil edecektir. AİHM bu içtihadında ve benzeri içerikteki diğer kararlarında kişilerin yasal faaliyet ve ilişkilerinin değil tutuklama en basit bir suçlama vesilesi ya da delili olarak kullanılamayacağına açıkça karar vermiştir.
Bu haliyle söz konusu kararların gerekçesiz olduğunun, başvurucunun evleviyetle “gerekçe hakkının” ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerektiği; tutuklamayı veya adli kontrol tedbirini haklı kılabilecek hukuken geçerli delile dayanan suçlamaya dayanmadığı kanaatine varılmıştır.
KARARLARI VEREN HÂKİM VE SAVCILARIN TARAFSIZLIĞINA VE BAĞIMSIZLIĞINA DAİR DEĞERLENDİRMELER
2014 sonrası Türk yargı sisteminin bağımsızlığına ve hakimlik-savcılık teminatına dair düzenlenen AB İlerleme Raporları, BM Komite ve Komisyon Kararları, Venedik Komisyonu Kararı, AİHM içtihatları, MEDEL ve diğer Avrupa hakim ve savcı örgütleri raporları, uluslararası insan hakları örgütleri rapor ve değerlendirmeleri birlikte incelendiğinde, yargının üzerinde siyasetin yoğun bir etkisinin olduğu, hakim ve savcıların atama, nakil ve yetkilendirilmelerinin şeffaf ve denetlenebilir olmadığı, iktidar aleyhine karar veren hakim ve savcıların görev yerlerinin değiştirildiği, haklarında disiplin soruşturması başlatıldığı veya ihraçlarına karar verildiği; yapılan yasal düzenlemeler ile yargının işleyişine doğrudan müdahale edildiği, siyasi yönü bulunan soruşturma ve yargılamalarda AİHM içtihatları ile somutlaşan ve çerçevesi çizilen ilke ve usullere riayet edilmediği anlaşılmıştır.
Hukuka uygunluğu tartışmalı delillere dayalı olarak, gerekçesiz şekilde verilen tutuklama ve tutukluluk devam kararları ile adli kontrol ve devam kararları neticesinde uzunca süre başvurucunun tutuklu kalması ile kararda yer verilen ön kabuller birlikte değerlendirildiğinde söz konusu yargı mensuplarının önyargılı, taraflı ve ayrımcılık temelli bir yaklaşım sergiledikleri konusunda tarafımızda kuvvetli bir şüphe oluşmuştur.
Verilen kararların ceza ve ceza yargılama hukukunun temel ilkelerine tamamen aykırı olduğu, karar veren hâkim ve savcıların verdikleri kararlarda başvurucuya atfedilen suçun yasal şartlarının oluşup oluşmadığına dair değerlendirmelerden ziyade, başvurucunun ideolojisini, dini görüşünü, ait olduğu sosyal grubu, ırkını ve/ya siyasi tercihlerini göz önüne aldığı, böylece yargıçların objektif ve sübjektif bağımsızlıklarını, savcıların ise tarafsızlıklarını kaybettikleri konusunda Kurulumuzda kanaat oluşmuştur.
IV. KARAR VERENLERİN HUKUKİ SORUMLULUĞUNUN DEĞERLEDİRİLMESİ VE SONUÇ:
Başvurucunun talebi doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda, söz konusu kararların uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinde kabul edilen ilke ve gereklilikleri karşılamadığı; Türk Anayasa’sı ve ceza mevzuatının aradığı gerekçeli olma, somut delillere dayanma, lehe ve aleyhe olan talep ve iddiaları içerme gibi gereklilikleri karşılamadıkları bu nedenle söz konusu kararların hukuken meşru ve kabul edilebilir, sonuç doğuracak nitelikte olmadıkları Kurulumuzca değerlendirilmiştir.
Yukarıda yer verilen gerekçeler ve kabule göre, soruşturma ve/ya yargılama aşamasında Başvurucunun tutuklanmasına ve/ya tutukluluğunun devamına ya da adli kontrol tedbirine karar veren hâkim ve savcıların muhtemel hukukî sorumlulukları Kurulumuzca aşağıdaki gibi tespit edilmiştir:
Ceza Hukuku sorumluluğu:
Yukarıda isimleri yazılı yargı mensubu yargı mensupları hakkında, hukuka aykırı yöntemlerle, hukuken geçerli bir delil olmaksızın ve gerekçesiz tutuklama kararı ve Adli Kontrol kararları vermek ve/ya devam ettirmek suretiyle TCK’nun 37. maddesi yollamasıyla TCK’nun 109/1; 109/2; 109/3-b,c; 109/4 maddelerine temas eden KİŞİYİ HÜRİYETİNDEN YOKSUN KILMA SUÇU nedeniyle soruşturma yapılması gerektiği,
Adı geçen yargı mensuplarının, başvurucuya yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu; siyasal saiklerle ve mağdurla birlikte toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlediklerine dair haklı nedenlerin bulunduğu gözönüne alındığında TCK’nun 77/1-d maddesine temas eden İNSANLIĞA KARŞI SUÇ bağlamında soruşturulmaları gerektiği,
Dosya bağlamında şartları oluştuğu takdirde adları geçen yargı mensuplarının;
- Konut dokunulmazlığının ihlali (TCK md. 116)
- Dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi (TCK md. 121)
- Nefret ve ayırımcılık (TCK md. 122)
- Haberleşmenin gizliliğini ihlal (TCK md. 132)
- Özel hayatın gizliliğini ihlal (TCK md. 134)
- Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (TCK md. 136)
- Verileri yok etmeme (TCK md. 138)
- Resmî belgede sahtecilik (TCK md. 204)
- Resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (TCK md. 206)
- Görevi kötüye kullanma (TCK md. 257)
- Kişilerin malları üzerinde usulsüz tasarruf (TCK MAD md. DE 261)
- Suç uydurma (TCK md. 271)
- Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs (TCK md. 277)
- Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme (TCK md. 281)
- Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs (TCK md. 288)
Suçlarından sorumlu olabilecekleri,
Disiplin Hukuku sorumluluğu:
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmeyen yukarıda isimleri yazılı hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından meslekten ihraçlarını konu alan bir disiplin soruşturması yapılması gerektiği,
Özel Hukuk sorumluluğu:
Başvurucunun uğradığı maddi ve manevi zararları bağlamında Devlet aleyhine ulusal ve uluslararası yargı mercileri nezdinde açılacak davalar sonucunda ödenmesi kuvvetle muhtemel tazminat miktarlarından yukarıda isimleri geçen hâkim ve savcıların rücuen sorumlu tutulmaları gerektiği,
Sonucuna varılmıştır.
Vardığımız sonuca, isimleri yazılı hâkim ve savcıların gıyabında varılmıştır.
Söz konusu yargı mensupları, kendileri veya temsilcileri vasıtasıyla değerlendirmelerimize ve vardığımız sonuca itiraz etme hakkına sahiptirler.
Böyle bir itiraz gerçekleştiğinde, yapılan itirazı ve sunulan bilgi ve belgeler kamuoyu ile paylaşılacak ve yaptığımız değerlendirme ve tespitler yeniden gözden geçirilerek tamamen veya kısmen değiştirilebilecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
ÜYE ÜYE ÜYE